31 Mart 2013 Pazar
28 Mart 2013 Perşembe
Adaylığa ışık yakanlar / Feyzi Hepşenkal / 27 Mart 2013
Tek karelik ayak izi!
Adaylığa ışık yakanlar
Tam bir yıl var
yerel seçimlere. Yürekler “başkanlık hayaliyle” yanıp, tutuşuyor Türkiye’nin
her yerinde. Kimi oturduğu koltuğu korumanın derdinde. Kimi aynı koltuğu ele
geçirmenin peşinde.
Önce “aday” olmak
gerekli elbette.
Sayıları bir elin
parmaklarından az olsa da, bazı adaylar belli.
Örnekse. . .
Aydın Belediye
Başkanı Özlem Çerçioğlu, bu kez CHP’nin Büyükşehir Belediye Başkan adayı
olacak; tıpkı Manisa Belediye Başkanı Cengiz Ergün’ün MHP’nin Büyükşehir
Belediye Başkan adayı olacağı gibi.
Söz ağızdan bir kere
çıkar.
Onların adı da,
genel başkanlarının ağzından çıktı bir kere!
* * *
Görevdeki belediye
başkanlarının hemen hepsi, yeniden aday olmaya “yeşil ışık” yakıyor neredeyse.
“Benden bu kadar”
diyen bir belediye başkanı var mı, varsa da ben duymadım!
Fakat onların yerine
geçmek için, hem kendi partilerinde, hem de rakip partilerde amansız bir
mücadele var.
Başkanlardan çok azı
rahat.
İzmir’e bakıyorum
da. . .
Balçova Belediye
Başkanı Mehmet Ali Çalkaya’nın hem CHP’den tekrar aday olacağına, hem de seçimi
kazanacağına; şimdiden “bire 100”
bahse girerim.
Aynı iddiayı
Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer için de seslendirebilirim.
Yani buralarda. . .
Yanıp, sönen başka
ışıkların hiç mi hiç önemi yok.
* * *
İzmir Büyükşehir Belediye
Başkanlığı için adaylık ışığı yakanlardan Hüseyin Aslan ve Hakan Tartan “yanıp
sönen ışıldak” gibi!
Bir yeşil, bir sarı,
bir kırmızı. . .
Bir sarı, bir yeşil,
bir kırmızı. . .
CHP’den aday olmanın
sıkıntısı, demek böyle dışa vuruyor.
* * *
AK Parti’de ise
İzmir Milletvekili Rıfat Sait yeşil ışığı bir yaktı, pir yaktı.
Eh.
Rıfat Sait’in keyfi
yerinde, kaybedecek bir şeyi olmamanın lüksüne sahip.
Aday olsa da, olmasa
da; aday olup, seçimi kazansa da, kazanmasa da. . .
Milletvekilliği
cepte her koşulda!
En son, Ertuğrul
Günay’ın “adaylığa yeşil ışık yaktığı” haberleri çıktı.
Aslında haberi
okuduğunuzda renk yeşil değil henüz.
Ama belli ki, Günay
da lambanın düğmesine basmış ama sarı ile yeşili birbirine karıştırmış.
Anlayacağınız onun rengi
“mavi” şimdilik!
Sarı noktada son nokta!
Merak edenler varsa
–ki olduğunu biliyorum- şu benim “sarı nokta macerasında” gelinen son nokta
hakkında bilgi vermem gerekiyor.
Olan şu:
EKOL Göz
Hastanesi’nde yapılan üçüncü iğnenin ardından bir ay geçtikten sonra kontrole
gittim.
Zaten kendim de fark
ediyordum ama “resmen” belirlendi ki, sağ gözümde “kayda değer” bir düzelme
var.
Biriken sıvı önemli
ölçüde azalmış.
Tansu Hoca “Bir iğne
daha yapalım” dedi.
Cevabım belli:
“Sen bilirsin. . .”
Sonuçta Nisan ayında
“3+1”
seansı olacak.
Umudumuz yüzde
40’tan yüzde 60’a çıkan görme oranını biraz daha yukarı taşımak ve gelinen
aşamayı korumak.
Haberler “iyi” yani.
Çok şükür.
Aile meclisinin Facebook sohbeti / Feyzi Hepşenkal / 26 Mart 2013
Tek karelik Titanic!
Aile meclisinin Facebook
sohbeti
Yılların “iktisat
Hocası” olan ama 2004-2009 arasında AK Parti’den İzmir İl Genel Meclisi üyeliği
yaptıktan sonra siyasete iyice ısınan Prof. Adnan Gülerman, Cuma günü
akşamüzeri Facebook’ta ilk ateşi yaktı:
“İşte, dik duran,
diri olan ve bir dünya devleti haline gelen Türkiye'nin zaferi: İsrail Mavi
Marmara cinayeti sebebiyle özür dilemiş, tazminat ödemeyi kabul etmiştir.
Ayrıca, Gazze'ye uygulamakta olduğu ambargoyu kaldırmayı kabul etti.”
Sonra oğlu Burhan Gülerman devreye
girdi:
“Keşke Türkiye’nin
zaferi olsaydı. Bu resmen Obama’nın zaferi veya zafer de değil de baskısı demek
daha doğru olur. Malum ya, Büyük Ortadoğu Projesi’nin işlemesi lazım. İsrail’e
özür diletmek aynı zamanda Erdoğan’nın son günlerdeki puan kaybının
düzeltilmesi için hem de tam bu günlerde yapılması çok gerekliydi.”
Facebook’ta toplanan
“aile meclisi” sohbete devam etti.
“Burhan, bakıyorum
da sadece iç siyaset de değil dış siyasette de uzman olmuşsun. Belki bu
mesajını okuyanlar senin için Dışişleri Bakanlığı da düşünebilirler. Kutlarım.”
“Siyasetle alakam
olmadığını daha evvelce de söylemiştim. Sadece sade bir vatandaş olarak
düşündüklerimi söylüyorum hepsi bu. Şimdi durup dururken nereden çıktı bu özür
meselesi. Zamanlamaya da dikkat et. Çark tıkır tıkır işliyor. Büyük Ortadoğu
Projesi’nden bir pasaj.”
* * *
Cumartesi günü
sabahı “torun” Mehmet Gülerman sohbete
katıldı:
“Amcama katılıyorum.
Netanyahu öyle durup dururken özür dileyecek bir adam değil. Türkiye’nin dik
durduğu falan da yok maalesef. O sadece AKP seçmeni için yaratılan görüntü.
Aynı ‘van minut’ vakasında olduğu gibi. Elâlemin piyonuyuz, maşasıyız o kadar.”
“Dört yıldır süren
sıkıştırmaların sonunda Netanyahu kaçacak delik bulamayınca özür dilemeyi,
tazminat ödemeyi ve Gazze'ye ablukayı kaldırmayı kabul etmek zorunda kaldı. ONE
MİNUTE dik duruşunu anlayabilmek için Türkiye'nin bir dünya devleti olduğunu
kabullenmek gerekir. Rahmetli ÖZAL ‘Alışırsınız, alışırsınız’ demişti. Sabırlı
olun, zamanla siz de alışacaksınız.”
“Dede sen AKP
tezahüratını bırak da, şunu bi izle:
İzle de gör, uğruna
şiirler döşendiğin adamı...”
“Biz de Amerika’ya
yalakalık etseydik, kulluk etseydik çoktan köşe dönerdik. Dik duruş esas bizim
davranış biçimimiz. ‘One Minute’ dik duruş değil Kasımpaşalık bence. Bir devlet
adamına yakışmayacak hareketlerin dik duruş olarak nitelendirilmesine de kusura
bakma şaşıyorum.”
Yorumlarına, ileri
görüşlerine bayılıyorum. Senin bu sözlerini muhalefet herhalde altın harflerle
arşivine ‘Bizi destekleyenlerin altın fikirleri’ başlığı altında saklayacak.”
* * *
Gülerman Ailesi,
Facebook’ta yaptıkları sohbeti aktardığım için dilerim beni hoş görür.
Çünkü herkesin
“dede, oğul ve torun” arasında geçen bu uygar tartışmayı görmesini ve onlara
özenmesini istedim.
Masal gibi!
İzmir
Narkotik Büro Amirliği ekipleri, Hollanda'dan kente uyuşturucu madde getirilip,
sokak satıcıları vasıtasıyla turizm merkezlerinde piyasaya sürüleceğini haber
almış.
Takip
sonucu, Küçükyalı Semti'ndeki E.A.'ya ait lüks bir villaya, şüphelilerin
kaldıkları otellere ve araçlarına baskın yapılmış.
Narkotik
köpeği Diablo'nun da katıldığı baskınlarda, “Ferrari” markalı 38 bin 400
ecstasy hap ele geçirilirken, çifte vatandaşlık statüsüne sahip D.P., dayısı
N.P. ile E.Y. gözaltına alınmış.
N.P.
lüks villanın sahiplerinin şoförlüğünü yapıyormuş ama villa sahiplerinin
uyuşturucu haplarla ilgisi yokmuş.
Falan.
Filan.
Masal
gibi anlattığıma bakmayın.
Meğer
İzmir’de neler oluyormuş da, 38 bin 400 uyuşturucu hapın depolandığı villanın
sahipleri başta; kimsenin haberi yokmuş!
Jigololuk bile aslanın ağzında! / Feyzi Hepşenkal / 25 Mart 2013
Tek karelik bir başka dünya
Jigololuk bile aslanın ağzında!
Jigololuk bile aslanın ağzında!
Hayalin öne
çıkarılan unsurları fena değil.
“Bir iş kadınıyla
birlikte olacaksın.”
Eh yani.
İş kadını “bakımlı”
olur.
Elde var bir.
Hele biraz gençse.
Hele hele bir de
güzelse.
Yaşasın.
“1.000 Euro para
alacaksın.”
İşe bak.
Keyfe bak.
Heyecanla kayıt
işlemine başlanır.
Formdaki sorular tek
tek cevaplanır.
“Yaşınız: 21
Boyunuz: 1.90
Kilonuz 80.
Saç renginiz: Siyah.
Göz renginiz: Mavi.”
* * *
Sorular giderek
mahrem bir nitelik kazanır:
“Cinsel organınızın
boyu: ???”
Düşünür delikanlı:
“Vay... Demek mesele
gerçekten ciddi.”
* * *
Bir süre sonra
telefonu çalar.
Bir kadın sesi
duyulur:
“Şu gün, şu saatte,
şu otelin, şu numaralı odasında bekleniyorsunuz. Beraber olduğunuz hanım size
1.000 Euro verecek. Ama siz komisyon bedeli olan 400 TL’yi önceden şu hesaba
yatırmak zorundasınız.”
Adamı ateş basar.
Oradan, buradan 400
TL’yi denkleştirmek için heyecanla koşar.
Günü, saati gelince
verilen adrese gider.
Odanın kapısını
çalar.
Bir.
İki.
Üç.
Kapı duvar!
* * *
Bir de şu ihtimal var.
Delikanlı kapıyı
çalar.
Kapı açılır.
Beline havluyu
dolamış, pos bıyıklı biri karşısına çıkar.
Eyvah!
* * *
Şaka gibi.
Ama değil.
Memleketimde
“ayniyle vaki” yaşanmıştır bu olay.
Eskiden (elbet bugün
de) artist olmak için dolandırılan (daha fenası kötü yola düşürülmeye çalışılan
genç kızlar) gibi. . .
Artık genç erkekleri
de, üstelik dolaysız biçimde benzer yola davet ederek, jigolo olmaya özendiren
fakat bunu bile dolandırıcılık yöntemi olarak kullanan çeteler türemiş durumda.
Vah ülkemin
delikanlılarına. . .
En güzel bahçe
Balçova’da Ilıcalar
Bölgesi neresidir, Korutürk Mahallesi ne tarafa düşer; bilmem.
Ama Belediye Başkanı
Mehmet Ali Çalkaya’nın açıkladığı proje öylesine anlamlı, hoş ve evrensel ki;
yerinin, yurdunun fazla önemi de yok.
Bir kapı.
Giriyorsunuz içeri.
Büyük bir bahçe
çıkıyor karşınıza.
Tam ortasında da bir
cami.
Yanında bir kilise.
Öte yanında bir
sinagog.
Ve bir de cemevi.
Yan yana.
Kucaklaşmışlar
adeta.
Projenin adı da. . .
Dinler Bahçesi.
Söyleyin:
Var mı bundan ötesi?
YÜREKTEN KUTLARIM.
Gupse Gupse Gupse / Feyzi Hepşenkal / 24 Mart 2013
Geçenlerde
değindiğim “EN” başarılı belediye başkanları gibi, her alanda “EN” olan diğer
isimleri ve markaları da saptanmış Andy-ar.
İlk üç sırada yer
alanları şimdi aktaracağım.
Benimle birlikte siz
de bakın.
Bakalım. . .
Çoğunlukla aynı
fikirde miyiz, yoksa “aykırı” ve hatta “çıkıntı” mıyız?
EN başarılı bakan:
1- Ali Babacan 2- Mehmet Şimşek 3- Taner Yıldız (Benim birincim Binali
Yıldırım)
EN çok izlenen TV
kanalı: 1- Kanal D 2- Star TV 3- ATV (Benim birincim Star TV)
EN çok izlenen Haber
kanalı: 1- Habertürk 2- CNN Türk 3- NTV (Benim birincim NTV)
EN çok takip edilen
gazete: 1- Hürriyet 2- Zaman 3- Posta (Benim birincim elbette Milliyet)
EN çok okunan köşe
yazarı: 1- Yılmaz Özdil 2- Ahmet Hakan 3- Ekrem Dumanlı (Yalan yok, EN çok
kendi yazılarımı okuyorum ‘bir enayilik var mı, yok mu’ diye.)
EN çok takip edilen
gazete TV haber portalı: 1- Hürriyet 2- Milliyet 3- Habertürk (Yine Milliyet.)
EN çok takip edilen
haber portalı: 1- Ensonhaber.com 2- İnternethaber.com 3- Haberler.com (Benim birincim
Egedesonsoz.com)
EN çok izlenen ana
haber bülteni: 1- Kanal D 2- Show 3- ATV (Araştırma rahmetli Mehmet Ali
Birand’ın sağlığında yapılmıştı ve benim de birincim oydu.)
* * *
EN çok izlenen
yarışma programı: 1- Ben bilmem eşim bilir 2- Survivor 3- Yetenek sizsiniz
(Benim birincim O Ses.)
EN çok izlenen TV
dizisi: 1- Muhteşem Yüzyıl 2- Kuzey Güney 3- Yalan Dünya (Evet, Muhteşem
Yüzyıl)
EN çok beğenilen
sinema filmi: 1- Fetih 1453 2- Evim Sensin 3- Sen kimsin? (Bence de Fetih 1453)
EN iyi kadın oyuncu:
1- Meryem Üzerli 2- Demet Evgar 3- Gupse Özay (Gupse Gupse Gupse)
EN iyi erkek oyuncu:
1- Kıvanç Tatlıtuğ 2- Halit Ergenç 3- Ahmet Kural (Benim birincim Olgun Şimşek)
EN beğenilen kadın
ses sanatçısı: 1- Gülben Ergen 2- Sıla 3- Demet Akalın (Her daim Sezen Aksu)
EN beğenilen erkek
ses sanatçısı: 1- Tarkan 2- Murat Boz 3- Mustafa Ceceli (Müslüm Gürses)
* * *
EN çok tercih edilen
banka: 1- Garanti 2- İş Bankası 3- Akbank (Benim de birincim Garanti)
EN avantajlı
iletişim operatörü: 1- Avea 2- Vodafon 3- Türkcell (Avea)
EN beğenilen
teknoloji markası: 1- Samsung 2- Sony 3- LG (Benim birincim Philips)
EN beğenilen gıda
markası: 1- Maret 2- Aytaç 3- Şahin (Benim birincim Pınar.)
EN beğenilen
internet alışveriş sitesi: 1- Markafoni 2- Trendyol 3- Limango (Bence
Hepsiburada)
EN beğenilen
fastfood markası: 1- Burger King 2- McDonalds 3- Dominos (Benim birincim Pizza
Pizza)
VE sonuçta. . .
“Çıkıntı” değilsem
bile, biraz “aykırıyım” herhalde!
Kordon’da “öfkem” kabardı
Cuma günü sabahı
Kordon’dan geçerken, fena saydırdım önüme gelene.
Orada bir otomobil.
Diğer yanda bir
kamyon.
Öbür tarafta bir
taksi.
Oh.
Sanki Konya ovası!
Yol zaten
gidiş-geliş.
Bir sıra zaten işgal
altında.
Ve sonuç:
Tam bir keşmekeş.
Tam bir rezalet.
Bu işin arası deresi
kalmadı bence.
Ya Kordon tümden
trafiğe kapatılacak, ya tek istikamet yapılacak.
Sonra duydum ki,
deniz kabarmış yine.
Her yer su altında
kalmış ilerleyen saatlerde.
Gazabım mı tuttu ne?
22 Mart 2013 Cuma
21 Mart 2013 Perşembe
20 Mart 2013 Çarşamba
19 Mart 2013 Salı
18 Mart 2013 Pazartesi
15 Mart 2013 Cuma
14 Mart 2013 Perşembe
13 Mart 2013 Çarşamba
12 Mart 2013 Salı
11 Mart 2013 Pazartesi
10 Mart 2013 Pazar
8 Mart 2013 Cuma
7 Mart 2013 Perşembe
6 Mart 2013 Çarşamba
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)