28 Mart 2013 Perşembe

İzmir’de din ile iman “tam yerinde” duruyor / Feyzi Hepşenkal / 28 Mart 2013


Adaylığa ışık yakanlar / Feyzi Hepşenkal / 27 Mart 2013


                                                                   Tek karelik ayak izi!


Adaylığa ışık yakanlar

Tam bir yıl var yerel seçimlere. Yürekler “başkanlık hayaliyle” yanıp, tutuşuyor Türkiye’nin her yerinde. Kimi oturduğu koltuğu korumanın derdinde. Kimi aynı koltuğu ele geçirmenin peşinde.
Önce “aday” olmak gerekli elbette.
Sayıları bir elin parmaklarından az olsa da, bazı adaylar belli.
Örnekse. . .
Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, bu kez CHP’nin Büyükşehir Belediye Başkan adayı olacak; tıpkı Manisa Belediye Başkanı Cengiz Ergün’ün MHP’nin Büyükşehir Belediye Başkan adayı olacağı gibi.
Söz ağızdan bir kere çıkar.
Onların adı da, genel başkanlarının ağzından çıktı bir kere!

* * *

Görevdeki belediye başkanlarının hemen hepsi, yeniden aday olmaya “yeşil ışık” yakıyor neredeyse.
“Benden bu kadar” diyen bir belediye başkanı var mı, varsa da ben duymadım!
Fakat onların yerine geçmek için, hem kendi partilerinde, hem de rakip partilerde amansız bir mücadele var.
Başkanlardan çok azı rahat.
İzmir’e bakıyorum da. . .
Balçova Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya’nın hem CHP’den tekrar aday olacağına, hem de seçimi kazanacağına; şimdiden “bire 100” bahse girerim.
Aynı iddiayı Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer için de seslendirebilirim.
Yani buralarda. . .
Yanıp, sönen başka ışıkların hiç mi hiç önemi yok.

* * *

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı için adaylık ışığı yakanlardan Hüseyin Aslan ve Hakan Tartan “yanıp sönen ışıldak” gibi!
Bir yeşil, bir sarı, bir kırmızı. . .
Bir sarı, bir yeşil, bir kırmızı. . .
CHP’den aday olmanın sıkıntısı, demek böyle dışa vuruyor.

* * *

AK Parti’de ise İzmir Milletvekili Rıfat Sait yeşil ışığı bir yaktı, pir yaktı.
Eh.
Rıfat Sait’in keyfi yerinde, kaybedecek bir şeyi olmamanın lüksüne sahip.
Aday olsa da, olmasa da; aday olup, seçimi kazansa da, kazanmasa da. . .
Milletvekilliği cepte her koşulda!
En son, Ertuğrul Günay’ın “adaylığa yeşil ışık yaktığı” haberleri çıktı.
Aslında haberi okuduğunuzda renk yeşil değil henüz.
Ama belli ki, Günay da lambanın düğmesine basmış ama sarı ile yeşili birbirine karıştırmış.
Anlayacağınız onun rengi “mavi” şimdilik!



Sarı noktada son nokta!

Merak edenler varsa –ki olduğunu biliyorum- şu benim “sarı nokta macerasında” gelinen son nokta hakkında bilgi vermem gerekiyor.
Olan şu:
EKOL Göz Hastanesi’nde yapılan üçüncü iğnenin ardından bir ay geçtikten sonra kontrole gittim.
Zaten kendim de fark ediyordum ama “resmen” belirlendi ki, sağ gözümde “kayda değer” bir düzelme var.
Biriken sıvı önemli ölçüde azalmış.
Tansu Hoca “Bir iğne daha yapalım” dedi.
Cevabım belli:
“Sen bilirsin. . .”
Sonuçta Nisan ayında “3+1” seansı olacak.
Umudumuz yüzde 40’tan yüzde 60’a çıkan görme oranını biraz daha yukarı taşımak ve gelinen aşamayı korumak.
Haberler “iyi” yani.
Çok şükür.

Aile meclisinin Facebook sohbeti / Feyzi Hepşenkal / 26 Mart 2013


                                                                Tek karelik Titanic!

Aile meclisinin Facebook sohbeti

Yılların “iktisat Hocası” olan ama 2004-2009 arasında AK Parti’den İzmir İl Genel Meclisi üyeliği yaptıktan sonra siyasete iyice ısınan Prof. Adnan Gülerman, Cuma günü akşamüzeri Facebook’ta ilk ateşi yaktı:
“İşte, dik duran, diri olan ve bir dünya devleti haline gelen Türkiye'nin zaferi: İsrail Mavi Marmara cinayeti sebebiyle özür dilemiş, tazminat ödemeyi kabul etmiştir. Ayrıca, Gazze'ye uygulamakta olduğu ambargoyu kaldırmayı kabul etti.”
Sonra oğlu Burhan Gülerman devreye girdi:
“Keşke Türkiye’nin zaferi olsaydı. Bu resmen Obama’nın zaferi veya zafer de değil de baskısı demek daha doğru olur. Malum ya, Büyük Ortadoğu Projesi’nin işlemesi lazım. İsrail’e özür diletmek aynı zamanda Erdoğan’nın son günlerdeki puan kaybının düzeltilmesi için hem de tam bu günlerde yapılması çok gerekliydi.”
Facebook’ta toplanan “aile meclisi” sohbete devam etti.
“Burhan, bakıyorum da sadece iç siyaset de değil dış siyasette de uzman olmuşsun. Belki bu mesajını okuyanlar senin için Dışişleri Bakanlığı da düşünebilirler. Kutlarım.”
“Siyasetle alakam olmadığını daha evvelce de söylemiştim. Sadece sade bir vatandaş olarak düşündüklerimi söylüyorum hepsi bu. Şimdi durup dururken nereden çıktı bu özür meselesi. Zamanlamaya da dikkat et. Çark tıkır tıkır işliyor. Büyük Ortadoğu Projesi’nden bir pasaj.”

* * *

Cumartesi günü sabahı “torun” Mehmet Gülerman sohbete katıldı:
“Amcama katılıyorum. Netanyahu öyle durup dururken özür dileyecek bir adam değil. Türkiye’nin dik durduğu falan da yok maalesef. O sadece AKP seçmeni için yaratılan görüntü. Aynı ‘van minut’ vakasında olduğu gibi. Elâlemin piyonuyuz, maşasıyız o kadar.”
“Dört yıldır süren sıkıştırmaların sonunda Netanyahu kaçacak delik bulamayınca özür dilemeyi, tazminat ödemeyi ve Gazze'ye ablukayı kaldırmayı kabul etmek zorunda kaldı. ONE MİNUTE dik duruşunu anlayabilmek için Türkiye'nin bir dünya devleti olduğunu kabullenmek gerekir. Rahmetli ÖZAL ‘Alışırsınız, alışırsınız’ demişti. Sabırlı olun, zamanla siz de alışacaksınız.”
“Dede sen AKP tezahüratını bırak da, şunu bi izle:
İzle de gör, uğruna şiirler döşendiğin adamı...”
“Biz de Amerika’ya yalakalık etseydik, kulluk etseydik çoktan köşe dönerdik. Dik duruş esas bizim davranış biçimimiz. ‘One Minute’ dik duruş değil Kasımpaşalık bence. Bir devlet adamına yakışmayacak hareketlerin dik duruş olarak nitelendirilmesine de kusura bakma şaşıyorum.”
Yorumlarına, ileri görüşlerine bayılıyorum. Senin bu sözlerini muhalefet herhalde altın harflerle arşivine ‘Bizi destekleyenlerin altın fikirleri’ başlığı altında saklayacak.”

* * *

Gülerman Ailesi, Facebook’ta yaptıkları sohbeti aktardığım için dilerim beni hoş görür.
Çünkü herkesin “dede, oğul ve torun” arasında geçen bu uygar tartışmayı görmesini ve onlara özenmesini istedim.


Masal gibi!

İzmir Narkotik Büro Amirliği ekipleri, Hollanda'dan kente uyuşturucu madde getirilip, sokak satıcıları vasıtasıyla turizm merkezlerinde piyasaya sürüleceğini haber almış.
Takip sonucu, Küçükyalı Semti'ndeki E.A.'ya ait lüks bir villaya, şüphelilerin kaldıkları otellere ve araçlarına baskın yapılmış.
Narkotik köpeği Diablo'nun da katıldığı baskınlarda, “Ferrari” markalı 38 bin 400 ecstasy hap ele geçirilirken, çifte vatandaşlık statüsüne sahip D.P., dayısı N.P. ile E.Y. gözaltına alınmış.
N.P. lüks villanın sahiplerinin şoförlüğünü yapıyormuş ama villa sahiplerinin uyuşturucu haplarla ilgisi yokmuş.
Falan.
Filan.
Masal gibi anlattığıma bakmayın.
Meğer İzmir’de neler oluyormuş da, 38 bin 400 uyuşturucu hapın depolandığı villanın sahipleri başta; kimsenin haberi yokmuş!

Jigololuk bile aslanın ağzında! / Feyzi Hepşenkal / 25 Mart 2013



                             Tek karelik bir başka dünya

Jigololuk bile aslanın ağzında!

Hayalin öne çıkarılan unsurları fena değil.
“Bir iş kadınıyla birlikte olacaksın.”
Eh yani.
İş kadını “bakımlı” olur.
Elde var bir.
Hele biraz gençse.
Hele hele bir de güzelse.
Yaşasın.
“1.000 Euro para alacaksın.”
İşe bak.
Keyfe bak.
Heyecanla kayıt işlemine başlanır.
Formdaki sorular tek tek cevaplanır.
“Yaşınız: 21
Boyunuz: 1.90
Kilonuz 80.
Saç renginiz: Siyah.
Göz renginiz: Mavi.”

* * *

Sorular giderek mahrem bir nitelik kazanır:
“Cinsel organınızın boyu: ???”
Düşünür delikanlı:
“Vay... Demek mesele gerçekten ciddi.”

* * *

Bir süre sonra telefonu çalar.
Bir kadın sesi duyulur:
“Şu gün, şu saatte, şu otelin, şu numaralı odasında bekleniyorsunuz. Beraber olduğunuz hanım size 1.000 Euro verecek. Ama siz komisyon bedeli olan 400 TL’yi önceden şu hesaba yatırmak zorundasınız.”
Adamı ateş basar.
Oradan, buradan 400 TL’yi denkleştirmek için heyecanla koşar.
Günü, saati gelince verilen adrese gider.
Odanın kapısını çalar.
Bir.
İki.
Üç.
Kapı duvar!

* * *

Bir de şu ihtimal var.
Delikanlı kapıyı çalar.
Kapı açılır.
Beline havluyu dolamış, pos bıyıklı biri karşısına çıkar.
Eyvah!

* * *

Şaka gibi.
Ama değil.
Memleketimde “ayniyle vaki” yaşanmıştır bu olay.
Eskiden (elbet bugün de) artist olmak için dolandırılan (daha fenası kötü yola düşürülmeye çalışılan genç kızlar) gibi. . .
Artık genç erkekleri de, üstelik dolaysız biçimde benzer yola davet ederek, jigolo olmaya özendiren fakat bunu bile dolandırıcılık yöntemi olarak kullanan çeteler türemiş durumda.
Vah ülkemin delikanlılarına. . .
 

En güzel bahçe

Balçova’da Ilıcalar Bölgesi neresidir, Korutürk Mahallesi ne tarafa düşer; bilmem.
Ama Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya’nın açıkladığı proje öylesine anlamlı, hoş ve evrensel ki; yerinin, yurdunun fazla önemi de yok.
Bir kapı.
Giriyorsunuz içeri.
Büyük bir bahçe çıkıyor karşınıza.
Tam ortasında da bir cami.
Yanında bir kilise.
Öte yanında bir sinagog.
Ve bir de cemevi.
Yan yana.
Kucaklaşmışlar adeta.
Projenin adı da. . .
Dinler Bahçesi.
Söyleyin:
Var mı bundan ötesi?
YÜREKTEN KUTLARIM.

Gupse Gupse Gupse / Feyzi Hepşenkal / 24 Mart 2013



                                 Tek karelik güzellik

Gupse Gupse Gupse

Geçenlerde değindiğim “EN” başarılı belediye başkanları gibi, her alanda “EN” olan diğer isimleri ve markaları da saptanmış Andy-ar.
İlk üç sırada yer alanları şimdi aktaracağım.
Benimle birlikte siz de bakın.
Bakalım. . .
Çoğunlukla aynı fikirde miyiz, yoksa “aykırı” ve hatta “çıkıntı” mıyız?
EN başarılı bakan: 1- Ali Babacan 2- Mehmet Şimşek 3- Taner Yıldız (Benim birincim Binali Yıldırım)
EN çok izlenen TV kanalı: 1- Kanal D 2- Star TV 3- ATV (Benim birincim Star TV)
EN çok izlenen Haber kanalı: 1- Habertürk 2- CNN Türk 3- NTV (Benim birincim NTV)
EN çok takip edilen gazete: 1- Hürriyet 2- Zaman 3- Posta (Benim birincim elbette Milliyet)
EN çok okunan köşe yazarı: 1- Yılmaz Özdil 2- Ahmet Hakan 3- Ekrem Dumanlı (Yalan yok, EN çok kendi yazılarımı okuyorum ‘bir enayilik var mı, yok mu’ diye.)
EN çok takip edilen gazete TV haber portalı: 1- Hürriyet 2- Milliyet 3- Habertürk (Yine Milliyet.)
EN çok takip edilen haber portalı: 1- Ensonhaber.com 2- İnternethaber.com 3- Haberler.com (Benim birincim Egedesonsoz.com)
EN çok izlenen ana haber bülteni: 1- Kanal D 2- Show 3- ATV (Araştırma rahmetli Mehmet Ali Birand’ın sağlığında yapılmıştı ve benim de birincim oydu.)

* * *

EN çok izlenen yarışma programı: 1- Ben bilmem eşim bilir 2- Survivor 3- Yetenek sizsiniz (Benim birincim O Ses.)
EN çok izlenen TV dizisi: 1- Muhteşem Yüzyıl 2- Kuzey Güney 3- Yalan Dünya (Evet, Muhteşem Yüzyıl)
EN çok beğenilen sinema filmi: 1- Fetih 1453 2- Evim Sensin 3- Sen kimsin? (Bence de Fetih 1453)
EN iyi kadın oyuncu: 1- Meryem Üzerli 2- Demet Evgar 3- Gupse Özay (Gupse Gupse Gupse)
EN iyi erkek oyuncu: 1- Kıvanç Tatlıtuğ 2- Halit Ergenç 3- Ahmet Kural (Benim birincim Olgun Şimşek)
EN beğenilen kadın ses sanatçısı: 1- Gülben Ergen 2- Sıla 3- Demet Akalın (Her daim Sezen Aksu)
EN beğenilen erkek ses sanatçısı: 1- Tarkan 2- Murat Boz 3- Mustafa Ceceli (Müslüm Gürses)

* * *

EN çok tercih edilen banka: 1- Garanti 2- İş Bankası 3- Akbank (Benim de birincim Garanti)
EN avantajlı iletişim operatörü: 1- Avea 2- Vodafon 3- Türkcell (Avea)
EN beğenilen teknoloji markası: 1- Samsung 2- Sony 3- LG (Benim birincim Philips)
EN beğenilen gıda markası: 1- Maret 2- Aytaç 3- Şahin (Benim birincim Pınar.)
EN beğenilen internet alışveriş sitesi: 1- Markafoni 2- Trendyol 3- Limango (Bence Hepsiburada)
EN beğenilen fastfood markası: 1- Burger King 2- McDonalds 3- Dominos (Benim birincim Pizza Pizza)
VE sonuçta. . .
“Çıkıntı” değilsem bile, biraz “aykırıyım” herhalde!


Kordon’da “öfkem” kabardı

Cuma günü sabahı Kordon’dan geçerken, fena saydırdım önüme gelene.
Orada bir otomobil.
Diğer yanda bir kamyon.
Öbür tarafta bir taksi.
Oh.
Sanki Konya ovası!
Yol zaten gidiş-geliş.
Bir sıra zaten işgal altında.
Ve sonuç:
Tam bir keşmekeş.
Tam bir rezalet.
Bu işin arası deresi kalmadı bence.
Ya Kordon tümden trafiğe kapatılacak, ya tek istikamet yapılacak.
Sonra duydum ki, deniz kabarmış yine.
Her yer su altında kalmış ilerleyen saatlerde.
Gazabım mı tuttu ne?