31 Temmuz
olmadı, 2 Eylül verelim
Olur ya…
“Umumi arzu üzerine iki temsil daha” verir tiyatro kumpanyaları. Veya “İndirimli
satışlarımız umumi arzu üzerine bir hafta uzatılmıştır” der mağazalar. Ya da
herkes işi son dakikaya bırakır “vergi ödemede, okula kayıt yapmada” süreler
uzatılır.
CHP’nin
ki de bunlara benzedi biraz.
Önce Yerel
Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın, aday adaylığı
için son başvuru tarihinin 31 Temmuz’dan 19 Ağustos’a ertelendiğini “Yoğun bir
talep var” diyerek açıkladı:
“İnsanlar
belgelerini toplayamamaktan ve başvurularını yetiştirememekte şikayet
ediyorlar. Bu talepleri haklı gördük, süre uzatımının yararlı olacağını
değerlendirdik.”
* * *
Mazeret ilginç.
Belge toplayamamak…
Başvuruyu
yetiştirememek…
Pardon yani.
İstenen belgeleri
günümüz koşullarında toplamak, insanın iki saatini alır en fazla.
Bunun üzerine bir de
“kısa özgeçmiş” yazacaksın.
Hepsi bu.
Hadi ben 5 dakikada
yazarım da özgeçmişimi, başkası 5 saatte yazsın!
Cebine de koydun mu
iki bin veya beş bin lirayı, yapacak tek iş kalır geriye…
Nereden aday
olacaksan, oradaki CHP ilçe başkanlığına gitmek.
* * *
Demek isterim ki,
başvuru süresinin uzatılması için öne sürülen mazeret; en başta CHP’li aday
adaylarına, bir nevi hakaret!
Bir kez daha, pardon
yani.
Başvuru dosyasını 31
Temmuz’a kadar teslim edemeyen birine, biz nasıl güvenir de, şehirlerimizi
teslim ederiz!
* * *
Biliyorum tabii.
Meselenin aslı,
başka neden ve endişelere dayanıyor.
Birincisi, inceden
“hesap kitap” yapanlara tarih erken geldi. Çünkü alışmışlar “son dakika”
gollerine!
Daha da önemlisi,
geçen gün dikkat çektiğim tehlike.
Lütfen hatırlayın,
Pazartesi yazdığım şu cümleleri:
“1 Ağustos’tan
itibaren aday adayları arasında öyle bir mücadele başlayacak ki…
Allah vermeye!
CHP hızlı davranmaz
da, işi uzatırsa; sahip olduğu avantaj, elinde patlayan silah oluverir bir
anda.”
CHP yönetimi bence
bu tehlikenin gerçekleşme ihtimalinden, kısa sürede adayları belirleyememekten
çekindi.
Onun için de Gökhan
Günaydın’ın açıkladığı “19 Ağustos” tarihi bile tedirginliği gidermeye yetmedi.
Son başvuru günü
daha da ileri bir tarihe, 2 Eylül 2013 pazartesiye ertelendi.
İzmir’in zirvesi sakin
İzmir Valisi ile
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu münakaşa etti mi, etmedi mi?
Belli.
Bir şeyler olmuş.
Bugün jeotermal
konusunda olur.
Yarın başka bir
nedenden olur.
Hayatta böyle şeyler
olur zaten.
Bırakın bir Vali ile
Belediye Başkanını, baba ile oğlu bile münakaşa eder yeri geldiğinde.
Önemli olan, daha
sonra ne olduğudur.
Taraflar olayın
üzerine üzerine gidip, işi alevlendiriyorsa, kötü.
Yapılması gereken
sorunu tatlıya bağlamaktır bir şekilde.
İzmir’de de olan bu.
Ve Vali Toprak’ın şu
sözleri:
“Devletin ve
devletin kurumlarının kavga etme, münakaşa etme lüksü olamaz.”
Aman diyeyim,
Başbakan ne yaparsa yapsın, ne kadar “kötü örnek” olursa olsun; hiç unutmayın
bunu.
Çok kanal, tek ses!