BUGÜN
Şöyle anlatmıştı 30
Ağustos’a gün be gün nasıl gelindiğini Söylev’inde:
“2O/21 Ağustos 1922
gecesi 1'inci ve 2'nci Ordu Komutanlarını da Cephe Karargâhına çağırdım.
Genelkurmay Başkanı
ile Cephe Komutanını da yanımda bulundurarak, taarruzun nasıl yapılacağını
harita üzerinde kısa bir savaş oyunu şeklinde açıkladıktan sonra, Cephe
Komutanı'na o gün vermiş olduğum emri tekrarladım.
Komutanlar harekete
geçtiler. Taarruzumuz, strateji ve aynı zamanda bir taktik baskın halinde
yürütülecekti. Bunun gerçekleştirilebilmesi için de kuvvetlerin yığınak ve
hazırlıklarının gizli kalmasına önem vermek gerekiyordu.
Bu sebeple bütün yürüyüşler
gece yapılacak, birlikler gündüzleri köylerde ve ağaçlıklar altında
dinleneceklerdi.
Taarruz bölgesinde,
yolların düzeltilmesi v.b. çalışmalarla düşmanın dikkatini çekmemek için diğer bazı
bölgelerde benzeri yanıltıcı hareketlerde bulunulacaktı.”
* * *
“24 Ağustos 1922'de
karargâhımızı Akşehir’den, taarruz cephesi gerisindeki Şuhut kasabasına getirttik.
25 Ağustos 1922 sabahı da Şuhut’tan savaşı idare ettiğimiz Kocatepe'nin güneybatısındaki
çadırlı ordugâha naklettik.
26 Ağustos sabahı
Kocatepe'de hazır bulunuyorduk. Sabah saat 5.30'da topçu atehimizle taarruz başladı.”
* * *
“Efendiler, 26/27
Ağustos günlerinde, yani iki gün içinde, düşmanın Karahisar’ın güneyinde 50 ve
doğusunda 20, 30
kilometre uzunluğundaki müstahkem cephelerini düşürdük.
Yenilen düşman
ordusunun bütün kuvvetlerini, 30 Ağustos’a kadar Aslıhanlar yöresinde kuşattık.
30 Ağustos’ta yaptığımız savaş sonunda düşmanın ana kuvvetlerini yok ettik ve
esir aldık.
Düşman ordusunun Başkomutanlığını
yapan General Trikopis de esirler arasına girdi. Demek ki, tasarladığımız kesin
sonuç, beş günde alınmış oldu.”
* * *
30 Ağustos hakkında
herkes istediğini söyleyebilir.
Ama bence…
En güzelini yine
Mustafa Kemal Atatürk söylemiştir:
“Saygıdeğer
Efendiler, Afyonkarahisar - Dumlupınar Meydan muharebesini ve ondan sonra
düşman ordusunu tamamıyla yok eden veya esir eden ve kılıç artıklarını
Akdeniz'e, Marmara'ya döken harekâtımızı açıklayıcı ve vasıflandırıcı söz
söylemeyi gereksiz sayarım.
Her safhasıyla
düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış olan bu harekât
Türk ordusunun, Türk subay ve komuta heybetinin yüksek kudret ve kahramanlığını
tarihe bir kere daha geçiren muazzam bir eserdir.
Bu eser, Türk
milletinin hürriyet ve istiklâl düşüncesinin ölümsüz bir abidesidir. Bu eseri
yaratan bir milletin evlâdı, bir ordunun başkomutanı olduğumdan, mutluluk ve
bahtiyarlığım sonsuzdur.”
Ezcümle ve gerçekten
“kutsal bir savaşın” neden ve nasıl verilmesi gerektiğini anlayabiline…
30 Ağustos kutlu
olsun.
Dedim ki…
TV'lerde kerameti
kendinden menkul saçma sapan insanları izleyip sinir olanlara, sinir oluyorum.
İzleme kardeşim.
Mecbur musun?
* * *
İhsan Dağı’nın “AB'ye
gireceğiz demişlerdi, (Ortadoğu'da) savaşa giriyoruz galiba!” demesine
karşılık:
- Çok şükür başımızı
sokacak bir yer bulduk!!!
* * *
Soğuk esprilerin
sıcak tabakla servis edilmesi, onları yenilir yutulur yapmıyor.
* * *
Fazıl Say’ın
“Mustafa Sarıgül’un İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, kanımca barışçıl
ve iyi sonuç verir” demesine karşılık:
- Sarıgül hep fazla
plastik gelmiştir bana. Ama millet plastik seviyorsa, neden olmasın?
* * *
Savaş muhabbetinin
öteki olayları gündemden düşüreceğine inananlar çok yanılıyor.
Tetik çekildi mi bir
kere, her yanlış birbirini tetikler!
Var mı ötesi?