29 Kasım 2013 Cuma

MHP’ye bir şeyler oluyor / Feyzi Hepşenkal / Milliyet Ege / 29 Kasım 2013


MHP’ye bir şeyler oluyor

Otuz büyükşehirde yapılmış yeni bir seçim araştırması ve yine şaşırtıcı sonuçlar.
Gezici Araştırma Şirketi çalışmanın “1–17 Kasım 2013 tarihleri arasında, 42.684 denek ile görüşülerek gerçekleştirildiğini” belirtiyor.
Ben de öncelikle şunu belirteyim.
Bu anket veya son genel seçim, pek fark etmiyor.
Samsun, Bursa, Malatya, Sakarya, Kocaeli, Konya, Kayseri, Gaziantep, Kahramanmaraş, Şanlıurfa’da nasıl ki AKP’nin tartışılmaz üstünlüğü varsa; Diyarbakır, Mardin, Van’da aynı durum BDP için geçerli.
Ya diğerleri?

* * *

Mersin’de AKP yüzde 23, CHP 38, MHP 28 ki, genel seçimde AKP yüzde 32, CHP 31, MHP 23’tü.
İstanbul’da AKP yüzde 48, CHP 39 ki; genel seçimde AKP yüzde 49, CHP 31 dolayındaydı.
Ankara’da AKP yüzde 34, CHP ile MHP yüzde 30 ki; genel seçimde sırayla yüzde 49, 31 ve 14’tü.
Adana’da AKP yüzde 32, CHP 24, MHP 35 ki; genel seçimde AKP 37, CHP 30, MHP 20’ydi.
Erzurum’da AKP yüzde 48, MHP 43 ki; genel seçimde AKP yüzde 69, MHP 13’tü.
Buyurun size MHP’den 30 puanlık bir zıplama daha.
Ordu’da AKP yüzde 39, CHP 45 ki; genel seçimde AKP yüzde 60, CHP’22’ydi.
Trabzon’da AKP yüzde 45, CHP 38 ki; genel seçimde AKP yüzde 58, CHP 18’di.
Tekirdağ’da AKP yüzde 34, CHP 46 ki; genel seçimde AKP yüzde 35, CHP 44’tü.
Hatay’da AKP yüzde 38, CHP 36 ki; genel seçimde AKP 44, CHP 38’di.
Antalya’da AKP yüzde 36, CHP 39 ki; genel seçimde AKP 39, CHP 33’tü.

* * *

İşte İzmir… AKP yüzde 36,9, CHP 43,7, MHP 16,8 çıkmış ankette. 2011’de ortalama AKP yine yüzde 36, CHP yine yüzde 43 ama MHP yüzde 11’di.
Aydın’da AKP yüzde 18, CHP yüzde 65, MHP 14 ki; genel seçimde AKP yüzde 35, CHP 38, MHP 15’ti.
CHP bu oranda oy alır mı bilmem ama Özlem Çerçioğlu farkı, işin özeti.
Manisa’da AKP yüzde 34, CHP 19, MHP 40 ki; genel seçimde AKP yüzde 46, CHP 28, MHP 16’ydı.
Yine MHP, yine MHP.
Muğla’da AKP yüzde 19, CHP 46, MHP 25 ki; genel seçimde AKP yüzde 32, CHP 45, MHP 16’ydı.
Denizli’de AKP yüzde 37, CHP 36, MHP 20 ki; genel seçimde AKP 46, CHP 31, MHP 17’ydi.
Ve Balıkesir…
AKP yüzde 32, CHP 23, MHP 44 ki; genel seçimde sıralama yüzde 46, 33, 13’tü. Yani MHP’nin oyu 31 puan artıyor.
Özetle:
MHP’ye bir şeyler oluyor!


Uyumaya devam…

Rezil olmuşuz, hüsrana uğramışız, milyonlarca lira boşa harcanmış, bir çuval incir berbat edilmiş ve bütün bunların yaşanacağı aylar öncesinden belli üstelik.
Neden?
Çünkü EXPO süreci çok ama çok kötü yönetilmiş.
Çünkü bu kötü yönetime karşı “resmen ve fiilen sorumluluk taşıyan” hiç kimse sesini çıkarmamış, çıkaramamış.
Çünkü bu işi gerçekten bilen insanların hepsi devre dışı bırakılmış.
Çünkü “ortak akıl” yok edilmiş.
Çünkü uydurulan “gizli çalışıyoruz” lafına, iktidarın İzmir’deki adamları da dört elle sarılmış.
Ne yani…
Bütün bunlar olup, bitmişken “Sağlık olsun. Emeği geçenlere teşekkür ederiz” diyerek, yine mi susup, oturacağız?
İyi madem.
Bir de şarkı çalalım, tam olsun:
“Kırmızı pabuçları duruyor başucunda
Başı düşmüş yastığa uyuyor mışıl mışıl
E bebeğim e e e…”



Tek karelik EXPO!

28 Kasım 2013 Perşembe

Al sana EXPO / Feyzi Hepşenkal / Milliyet Ege / 28 Kasım 2013


Al sana EXPO

Sonuç bir yıl öncesinden belliydi de, can çıkmadan "öldü" denmez kimseye.
Son nefese kadar bir umut bekledik işte!
Ve kaçınılmaz netice…
İlk turda 33 oy, ikinci turda 36 oy.
Bu kez son ikiye bile kalamayan bir İzmir.
Tam bir başarısızlık.
Tartışmasız bir hezimet.
Bazen sertçe, bazen lisan-ı münasiple defalarca uyardık EXPO sürecini yürüten ve yönlendirenleri.
Kulak verdi mi kimse?
Hayır.
Ve şimdi, EXPO sürecinde rol ve görev alanlara bir çift sözüm var:
İzmir’den gidin diyemem size ama… Sizi EXPO yönetimine taşıyan o koltukları bırakın ve gidin.

* * *

Bu rezaletin yereldeki baş aktörü, yaz başında İzmir’den Diyarbakır’a gönderilen Vali Mustafa Cahit Kıraç; yardımcısı da İZKA ve EXPO Genel Sekreteri Ergüder Can’dı.
Rezil ettiler İzmir’i.
Kararttılar geleceğimizi.
Ama işe bakın.
Sadece onların keyfi yerinde.
Mustafa Cahit Kıraç, yine Vali.
Ergüder Can, yine forslu bir makamda; “birinci dereceden kadrolu” Mülkiye başmüfettişi!

* * *

EXPO Yönlendirme Kurulu ile Danışma Kurulu üyelerini “yok sayayım” hadi.
Çünkü her iki vali de yok saymıştı kendilerini.
Hatta içlerinden biri, ESİAD Başkanı Bülent Akgerman, 30 Haziran’da itiraf etmişti acı gerçeği:
Yönlendirme Kurulu üyesi değil, tuzluğuz sanki!”
Yok.
“Sanki” demek fazla, resmen ve maalesef öyleydiler çünkü.

* * *

Fakat Yürütme Kurulu üyelerinin her biri bu işin “nasıl yürüdüğünü” bilmek ve “İzmir’i nasıl perperişan ettiklerinin” hesabını vermek zorunda.
Onların “kaçarı” yok.
EXPO 2020 İzmir Yönlendirme Kurulu ve Yürütme Komitesi Başkanı ve de İzmir Valisi Mustafa Toprak, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Suat Hayri Aka, Dışişleri Bakanlığı Yurtdışı Tanıtım ve Kültürel ilişkiler Genel Müdürü Büyükelçi Altay Cengizer, Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürü İrfan Önal, İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışmanı Ali Muzaffer Tunçağ, Ege ve Batı Akdeniz Sanayici ve İşadamları Federasyonu Federasyon Başkanı Mustafa Özkara, Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Geza Dologh, İzmir Genç İşadamları Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Timuroğlu.
Yoksa birer “tuzluk” muydunuz sizler de?
Öyleyse eğer…
Neden bu suça ve günaha “dilsiz” kalarak ortak oldunuz ve de çaresizliğinizi “ikrar” etmediniz vaktiyle?


Yıldırım Paris’te düştü!

Hezimetin yerel aktörleri var da, ulasal sorumluları yok mu?
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den başla, in aşağı…
Ama özellikle iki kişinin “çok özel” yeri var.
İlki Başbakan.
Her başarının sahibi nasıl ki oysa, İzmir’i EXPO’da rezil eden bu sonuçta, aynı oranda pay sahibi elbet.
Ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım.
Baştan sona işin içindeydi.
Hele son kertede, yani Paris’te “yıldırım orduları” komutanı edasıyla hareket etti.
Yazık.
ABD iç savaşındaki Güneylilerin ünlü komutanı General Lee’den beter oldu akıbeti!
Merak edilen en önemli soru şu şimdi:
Yine de İzmir’e gelip, “Ben adayım” diyebilecek mi?



Tek karelik hüsran

27 Kasım 2013 Çarşamba

EXPO duası / Feyzi Hepşenkal / Milliyet Ege / 27 Kasım 2013


EXPO duası

Tam beş gün eksiği ile iki yıl öncesiydi.
O gün yazdığım gibi:
“22 Kasım, İzmir’in hayali olan EXPO için Paris’te olma vaktiydi.”
Tıpkı bugün gibi!
Yukarıdaki cümlenin devamı ise şuydu:
“Tam da keyifler yerindeyken, yeni bir gözaltı dalgasının İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne çarpmasıyla Eyfel Kulesi’nin sallanması bir oldu. Aziz Kocaoğlu soluğu havaalanında alıp, İzmir’e uçtu.”
2020 macerası işte böyle buruk ve kırık başladı.
Sonra…
20 Nisan 2012 meselâ.

* * *

Yazmışım:
“İzmir’i anlatacağız ya... İzmir’i tanıtacağız ya... Nasıl olacak bunlar?
Veya...
2020 yılında EXPO’ya ev sahipliği yapmak isteyen İzmir’i  ‘görmek’ isteyen bir Japon, bir Meksikalı ya da bir Kenyalı; buraya gelme imkânı yoksa eğer, ne yapar?
Her iki sorunun da ilk cevabı, aynı:
http://www.expoizmir.org.tr/
EXPO 2020 İzmir’in resmi sitesinde,  merak edilen her konuda, göz kamaştıran bir parlaklık yansımalı bilgisayar ekranlarına.
Peki.
Yansıyor mu?
Keşke ‘evet’ diyebilsem.”
Bugün “oylama” günü.
İzmir’in resmi internet sitesinde değişen hiçbir şey yok.
Yine ruhsuz.
Yine cansız.
Yine heyecansız.

* * *

EXPO hakkında yazdığım 90 civarındaki yazıdan biri daha, 13 Ağustos 2012 tarihli:
“Bir Okyanusya ülkesi olan Palau’nun nüfusu 25 bin.
Güney Pasifik’te bulunan ve 21 kilometrekarelik yüzölçümü ile dünyanın en küçük ada ülkesi Nauru Cumhuriyeti’nin 9,322 vatandaşı bulunuyor.
Bu durumda 50 bin kişiyi temsil eden bizim Bostanlı Mahallesi’nin Muhtarı Mehmet Türker, Palau’da olsa; ya cumhurbaşkanı olurdu ya da kral!”
Sahi…
İzmir’in kaderini belirleyecek oylardan birinin sahibi olan Palau bugün kimi destekleyecek, bilen var mı acaba?

* * *

Bir muhabbettir, sürdü gitti. EXPO sürecini yöneten ve yürüten zevata ne zaman “Ne yapıyorsunuz?” diye sorduysak, “Biz gizli çalışıyoruz” benzeri, bir tuhaf cevap geldi.
Biliyorum.
Allah çalışan kullarını sever.
O arkadaşlar dedikleri gibi “gizli mizli” gerçekten çalıştılarsa, ödülünü bugün alacaklardır mutlaka.
Ve bizleri şaşırtıp, sevinçten havaya uçuracaklardır.
Aksi halde, şu saatten sonra yapacak tek şey var; dua etmek:
“Allah’ım, akıl ve izanla, şevk ve cesaretle görevini yapmayanları bağışla ve ne olur onların kifayetsizliği yüzünden, İzmir’i EXPO’dan mahrum bırakma.”


Arap kızı yok artık

Eskidendi o “Yağmur yağıyor seller akıyor / Arap kızı camdan bakıyor” demeler.
Aslında neden öyle dendiği de ayrı ve hüzünlü bir hikâye ama İzmir’de yağmur yağıp, seller aktığında hep bir sıkıntı çöküyor yüreklere.
Çünkü akıllara 1995 yılının Kasım ayı ve yitip giden 70’e yakın can geliyor önce.
Yine de caddelerin, alt geçitlerin, metro istasyonların su altında kalması hoş değil elbette.
Bunun ne kadarı önlenebilir, ne kadarı önlenemez; bilgim ve dolayısıyla fikrim yok.
Bildiğim ise şu ki, çok istenirse benzer sıkıntıları en aza indirmenin mutlaka çareleri var.
Diğer yanda, siyaseten “suyun suyunu çıkarma çabalarına” gülüp, geçin.
Zor zamanlarda böyle eğlencelik muhabbetler epey işe yarıyor, biraz olsun efkârımızı dağıtıyor.
Hele Melih Gökçek “hariçten gazel okuduğunda” dinlemesi pek keyifli oluyor!



Tek karelik beterin beteri

26 Kasım 2013 Salı

Tweet tsunamisi! / Feyzi Hepşenkal / Milliyet Ege / 26 Kasım 2013


Tweet tsunamisi!

Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir, denir ya hani. İzmir’e yağan son yağmur da, seçim sürecinde çakacak şimşekleri, düşecek yıldırımları haber verdi.
Özellikle Star Gazetesi’nin internet sitesine koyduğu “İzmir'e yağmur yağdı, twitter yıkıldı! İşte CHP'nin çılgın projesi!” başlıklı habere, AKP’liler bayıldı.
Ve asıl bu haberi paylaşanlar sayesinde, twitter yıkıldı!
Arada “özgün çalışmalar” da vardı elbet.
Örnekse…

* * *

“İzmir güzeldir, yağmur yağınca her ev deniz manzaralı olur...”
“CHP belediye başkan aday adaylarının seçim vaadi: İzmir'e artık yağmur yağdırmayacağız.”
“Tatil ve romantik bir ortam için Venedik'e gitmeye gerek yok yağmur yağdığında İzmir'e gitmek yeterli.”
“İzmir' de yağmur yağıyor seller akıyor, Kocaoğlu camdan bakıyor...”
“Yağmur yağdığında Venedik'e alternatif olabilecek tek şehir gerçekten İzmir. Yakında gondol ihalesi yaparlarsa hiç şaşırmam!”
“Bu yağmur her şeyi yeniden başlatabilir. Kurulandıktan sonra iyi düşün İzmir.”
“İzmir'de otobüs durakları hızla iskeleye dönüştürüldü. CHP'li belediye çalışıyor.”
”İzmir kendi kendini denize döktü.”
Kimi de ağzını bozdu her zaman olduğu gibi…
“Ne kadar yağmur yağsa da CENABETsin sen İzmir.”

* * *

Seçimde yarışacak partilerin ve adayların kulağına küpe olsun.
Şu manzara bile, sosyal medyanın siyaset üzerinde ne kadar etkili olacağını göstermeye yetiyor.
Dahası yaşanacak sürece “yarış” veya “mücadele” demek, olacakları anlatmaya yetmeyecek maalesef.
Zira gidiş o gidiş, bunun adına “kavga” veya “savaş” denecek!
Herkes hazırlığını ona göre yapsın.
Dershane kapışmasında görüldüğü üzere, iktidar “sosyal medya muharebesine” hazırlıklı.
Bir ordu düzeni içinde, emir komuta zincirinde örgütlenmiş.
Öte taraf çok daha ateşli ve mücadeleci belki.
Ama “tek kişilik ordu” her biri.

* * *

Bilinmesi gereken bir şey daha var.
World Wide Web Vakfı, dünya çapında sansürü izleme amacıyla hazırladığı yıllık raporunda, endeksteki ülkelerin yüzde 30'unda siyasi içerikli muhtevanın bloke edildiği veya filtrelendiğini saptamış.
Her ne kadar Türkiye “internet özgürlüğü” sıralamasında,  81 ülke arasında 58’inci olarak yüzümüzü kızartsa da, şu tespit çok önemli:
“Gezi Parkı protestoları sırasında, dünyada lokasyonu belli tweetlerin yüzde 90'ı Türkiye kaynaklı ve yüzde 88'i Türkçe oldu. Oysa 2011'deki Mısır ayaklanması sırasında en fazla RT'lenen tweetlerin sadece yüzde 30'u Mısır'dan geliyordu.”
Yani…
Hazır olun.
Yeni bir “tweet tsunamisi” geliyor.


Gözler kapalı olunca…

Vakit, yağmur fırtına vakti ki; Cumadan sonra, dün de olanca şiddetiyle davam etti. Yine haberler yazıldı, çizildi.
Ortalık battı, çıktı.
Eyvallah.
Ama şu habere ne demeli?
“Dereler taştı, cadde ve sokaklar göle döndü. Yollarda biriken su birikintileri nedeniyle araç sürücüleri yollarda ilerlemekte güçlük çekti. İzmir’de şehir içi ulaşımı sağlayan İzmir Banliyö Sistemi (İZBAN) Basmane İstasyonu’nu da su bastı. İZBAN trenleri Basmane istasyonunu transit geçerek yoluna devam etti.”
İnsaf demenin anlamı yok. Vakit, hem yağmur fırtına, hem de seçim vakti. Kim kime karşıysa, gözü kapalı saldıracak.
Bari tek gözlerini açsalar!
İZBAN trenleri yağmur yağsa da, yağmasa da; İzmir’i seller götürse de, götürmese de Basmane’den geçmiyor zira.
Hayret.
Bu kadar mı habersizsiniz yaşadığınız şehirden?



Ne olacak şimdi?



25 Kasım 2013 Pazartesi

Yeni dönemde İzmir / Feyzi Hepşenkal / Milliyet Ege / 25 Kasım 2013


Yeni dönemde İzmir

Yerel yönetimlerde “Büyükşehir uygulaması” 1984 yılında başladı.
O zaman İzmir’de üç ilçe bu kapsamdaydı:
“Merkez İlçe (sonra adı Konak oldu), Karşıyaka, Bornova.”
1989 yılında Buca katıldı aralarına.
1994 seçiminde sınırlar biraz daha genişledi.
Balçova, Çiğli, Gaziemir, Güzelbahçe ve Narlıdere de, İzmir’in metropol ilçeleriydi artık.
İlginçtir, sonraki iki seçimde her şey yerli yerinde kaldı.
Bunun acısı da 2009’da çıktı!
Aliağa, Bayındır, Bayraklı, Foça, Karabağlar, Kemalpaşa, Menderes, Menemen, Seferihisar, Urla, Torbalı, Selçuk’un katılımıyla; İzmir Büyükşehir Belediye sınırlarındaki ilçe sayısı 21’e ulaştı.
Ve yeni dönemde İzmir’in 30 ilçesinin de “ayrısı gayrisi” olmayacak.

* * *

Manzaranın rakamlarla ilk ifadesi şu olmalı…
3 milyon dolayındaki seçmenin tamamı, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanını seçmek için oy kullanacak.
Bu, şu demek aynı zamanda…
Aydın, Balıkesir, Denizli ve Muğla illerinin toplamı; eşittir, İzmir!
Ve elbet İzmir’de de kapanacak belediyeler var.
Tarihi Birgi ve Çandarlı ile Türkiye’nin gözbebeği Alaçatı gibi!

* * *

Yine her yerde olduğu gibi 595 köy, İzmir ve ilçelerinin yeni mahalleleri sıfatıyla yönetim şemasındaki yerlerini alırken; zaten garip olan dengeler iyice tuhaflaşacak.
Ne demek, “zaten”?
Yuvarlak hesap 300 bin seçmeni olan Konak ilçesinde 113 mahalle var.
250 bin seçmenli Karşıyaka’da ise 24 mahalle.
Yani Konak’taki her mahalleye 3 bine yakın seçmen düşerken, Karşıyaka’daki her mahallede ise 10 binden fazla seçmen yaşıyor.
Şimdi…
Ödemiş’e bakın.
Şu an 16 mahallesi bulunuyor.
Kapanacak Bademli, Birgi, Bozdağ, Çaylı, Gölcük, Kayaköy, Kaymakçı, Konaklı, Ovakent belediyelerinin 29 mahallesi ile 74 köyü de eklenince; mahalle sayısı 119’a ulaşacak.
Ödemiş’in seçmen sayısı 100 bin.
Bölün 119’a.
Her mahalle bin seçmenin altında kalacak.
Yine de rekor Bergama’nın.
Mevcut 18 mahalleye, Ayaskent, Bölcek, Göçbeyli, Yenikent, Zeytindağ’dan gelecek 14 mahalle ve 114 köy ile birlikte sayı 146’yı buluyor.
Bergama Belediye Başkanı olacak kişinin, Allah şimdiden yardımcısı olsun.


Lider…

Herkesin bir lider tarifi var.
Ben tek sözcüklük ifadeleri tercih ederim, bir liderde olması gereken özellikleri sıralarken.
Oysa Fethullah Gülen daha detaycı ve ağdalı bir üslup kullanıyor.
Örnekse şöyle diyor:
“Lider, yemesinde-içmesinde, oturup-kalkmasında, davranış ve muamelelerinde hep dikkatli, hep temkinli ve hep emniyet telkin edicidir. Doğru düşünür, doğru konuşur, doğruluğu sever ve yalandan tiksinti duyar.”
“Lider, çevresine karşı güler yüzlü, saygılı, ciddi ve alabildiğine vakurdur. Onun yanında bulunanlar yakınlığın laubaliliğini görmez, uzakta kalanlar da uzaklığın mahrumiyetini hissetmezler. Sorumluluğunu yüklendiği toplumun büyüklerini babası, küçüklerini evlâdı bilir ve bir kuluçka hassasiyetiyle, himaye ve şefkatine sığınan herkese bağrını açar, herkesi kanatlarının altına alır ve korur...” “Lider, soluklarının duyulduğu daire içindekilere şefkat ve alâkası o kadar engindir ki, ayaklar altındaki karıncalardan, göklerde uçuşan kuşlara kadar canlı-cansız her şey o incelikten aldığı nasiple şükran çığlıkları atar ve iki büklüm olur, yerlere yüz sürer.”



Tek karelik özet!

24 Kasım 2013 Pazar

Eflatun’a kulak verin / Feyzi Hepşenkal / Milliyet Ege / 24 Kasım 2013


Eflatun’a kulak verin

Adam, Milattan Önce 427 ile 347 yılları arasında yaşamış.
80 yıl.
O döneme göre çok uzun bir ömür.
Ama hakkını vermiş hayatın.
Vermiş ki, aradan asırlar geçmesine karşın Platon yaşıyor hâlâ.
Malum.
Nam-ı diğer Eflatun.
Bugüne ona ayırdım.
Çünkü her biri üniversitelerde tez konusu olacak sözlerinden hiç değilse bazılarını, özellikle şu günlerde herkesin iyice düşünmesinin tam zamanı.

* * *

“Bilge insanlar konuşurlar çünkü söyleyecek bir şeyleri vardır. Aptal insanlar konuşurlar çünkü bir şey söylemek zorundadırlar.”
“Cesaret, tehlike karşısında akıl ve zekânın kullanılmasıdır.”
“Kötülük edebilmek ellerinde iken bütün ömrünü doğrulukla geçirmek çok güç ve övgüye değer bir şeydir.
“İnsanlar akılsızlıkları yüzünden ‘alınlarında yazılı olandan’ daha çok acı çekerler.”
“Bir insanın akıllı olmasına bir şey dediğimiz yok. Yeter ki; aklını başkalarına kabul ettirmeye çalışmasın.”
“Bilirken susmak, bilmezken söylemek kadar çirkindir.”
“Karanlıktan korkan bir çocuğu kolaylıkla affedebiliriz. Hayattaki gerçek trajedi, yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır.”
“Kendini idare etmesini bilmeyenler, kendi yurttaşlarını yönetmek iddiasında bulunamazlar.”
“Demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ama milletin kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. Eğer bu sağlanamazsa demokrasi, otokrasiye geçebilir.”
“Halk övülmeyi sever. Onun için, güzel sözlü demagoglar, kötü de olsalar, başa geçebilirler.”
 “İktidar, iktidara düşkün olmayan ve iktidardan gelecek yararlara ihtiyacı bulunmayanlara verilmelidir.”
“Adaletsizliklerin en büyüğü adil olmayıp adil gibi görünmektir.”

* * *

Belli ki Eflatun, yerel seçimleri de düşünmüş asırlar öncesinden:
“İşlerin doğru düzgün yürümesi için şehrin halkına edepli bir başkan lazımdır.
Şehir halkı ne kadar iyi olursa, idarecileri de o kadar çok ilahi vasıfta olur.

* * *

Yine de ben, şu iki sözünü daha fazla beğeniyor ve önemsiyorum ötekilerden:
“Edebini kaybeden kimse kötülükten zevk alır.”
“Boş bir kafa, şeytanın çalışma odasıdır.”


Akçay’a, Altınoluk’a güle güle

Gözler açılıp, kapanacak.
Bir de bakılacak ki, Altınova yok artık.
Küçükköy yok.
Edincik yok.
Akçay yok.
Altınoluk yok.
Güre yok.
Balıkesir’de de 34 belde belediyesi tarihe karışacak yeni dönemde.
Önceden 250 bin seçmenin oy verdiği Balıkesir Belediye Başkanı için ise 900 bin seçmen oy kullanacak önümüzdeki yerel seçimde.
Ve müthiş bir sayı…
Tam 906 köy, Balıkesir’in yeni mahalleri olarak bağlanacak belediyelere.
Mesele şu ki…
Balıkesir hazır mı bu büyük dönüşüme?




Tek karelik direniş

22 Kasım 2013 Cuma

Ey AKP’liler, yardım edin… / Feyzi Hepşenkal / Milliyet Ege / 22 Kasım 2013


Ey AKP’liler, yardım edin…

Aradan sadece üç-beş gün geçti. Olsun. Bazıları “balık hafızalı” olduğu için, Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır’daki “o sözlerini” hatırlatmakta fayda var.
Söylediği “aynen” şuydu:
“Dağdakilerin indiğini, cezaevlerinin boşaldığını, 76 milyonun bir olduğunu, beraber olduğu birlikte büyük Türkiye yeni Türkiye olduklarını göreceğiz. Hiç endişeniz olmasın.”
Bunun üzerine akla hemen bir soru geldi:
“Acaba genel af hazırlığı mı yapılıyor?”
Aynı gece Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Habertürk TV’ye yaptığı 12 dakika 50 saniyelik açıklamada, olanı biteni iyice netleştirdi.
Atalay’ın konuyla ilgili sözlerini, herkes, özellikle de AKP’liler özümsesin diye cümle cümle aktarıyorum şimdi:

* * *

“Başbakan'ın o konuşması hakkında çok çalıştık.”
“Çözüm sürecinin özü şu; terör bitecek, silahlar teslim edilecek, ondan sonra da siyaset grubu gerekeni yapacak.”
“Siyaset grubunun gerekeni yapması boyutunda; eve dönüşler, siyasete katılma, cezaevlerindekilerin durumu, daha doğrusu içeride ve dışarıdaki terörle ilgili unsurların, o insanların tekrar hayata kazandırılması, evlerine dönüşü, rehabilitasyonu her şey bunun içinde.”
“Başbakanımız bugün bunu açıkça ifade etti aslında.”
“Süreç yürüyor, daha iyi yürüsün. Terör 9 aydır yok, terör bitsin, silahlar teslim edilsin, biz de üzerimize düşeni yapacağız, dedi.”
“Bunu af olarak nitelemiyoruz ama dünyanın her yerinde çözüm süreçleri sonuçta silahların teslimin sonrasında o insanların geleceği ile ilgili kararları getirir.”
“Çözüm sürecinin sonunda o kararların verilmesi tabiidir, bugün Başbakan'ın söylediği odur.”

* * *

Okuma yazması olan, aklı iyi kötü çalışan her kişi için bu sözlerin özeti, ancak şu olur:
“Başbakan kafasına estiği gibi konuşmamış, her boyutuyla ciddi hazırlık yapılıyor, sonuçta adına ‘genel af’ denmese de kapsamlı bir af çıkacak.”
Yine özellikle AKP’lilere soruyorum:
Var mı itirazınız?

* * *

Bakıyorum şöyle. Evet. Bir kişi itiraz ediyor Beşir Atalay’ın sözlerine.
Tuhaf.
Çünkü o kişi Başbakan Erdoğan!
Çünkü kim bilir kaç kişi tarafından kılı kırk yararak kaleme alınmış ve kendisinin de şiir okur gibi seslendirerek, başta eşi ve Bülent Arınç’ı gözyaşlarına boğduğu konuşması için “Demek ki ben iyi anlatamamışım” dedi; yetmedi, “Ben hayallerimi anlatıyorum, siz genel af diyorsunuz, yok böyle bir şey, kesinlikle yok” diye de ekledi, Salı günü Meclis’te.
Ey AKP’liler, ne olur yardımcı olun bize.
Kimin sözüne inanmalıyız bundan böyle?


68 belediyeye veda!

Ege’de büyükşehire dönüşen iller arasında, en şanslı yer Denizli olmalı.
Zira nüfusunun yaklaşık 5’te 3’ü zaten merkezde yaşıyor.
18 ilçesi var ama en büyüğü Çivril’in seçmen sayısı 46 bin yalnızca.
Denizli’yi en çok zorlayacak sorun, her biri mahalle olacak köyleri.
Bir yanda Çivril’in Karabedirler Köyü…
Diğer yanda Çameli’nin Sofular Köyü…
Nereden baksan, arası 200 kilometreye yakın.
Bugün 79 mahalleye hizmet götüren Denizli Belediyesi, 30 Mart 2014’ten sonra aynı hizmeti; 700’den fazla muhtarlığa ulaştırmak zorunda.
Ve tabii…
Kapanacak 68 belde belediyesi de, her yerde olduğu gibi Denizli’de de, seçimi etkileyecek önemi faktörlerin başında gelecek.


Tek karelik ekmek parası





21 Kasım 2013 Perşembe

Köyler, mahalle olunca… / Feyzi Hepşenkal / Milliyet Ege / 21 Kasım 2013


Köyler, mahalle olunca…

Vakti geldi. Aydın’dan çıkalım yola… Ege’de “bütün şehir” olan illere sırayla bakalım.
Zira hiçbir şey eskisi gibi olmayacak artık.
İlk örneği vereyim hemen.
Şu an il ve ilçe belediyeleri dışında 36 belediye daha var Aydın’da.
Sırayla:
Acarlar, Akbük, Akköy, Akçaova, Akyeniköy, Ataeymir, Atburgazı, Atça, Bağarası, Başaran, Bıyıklı, Çeştepe, Dalama, Davutlar, Güzelbahçe, Güzelçamlı, Hıdırbeyli, Horsunlu, İsabeyli, Kurtuluş, Mursallı, Ortaklar, Ovaeymir, Pamukören, Pirlibey, Salavatlı, Sarıkemer, Savuca, Sazlı, Tepecik, Umurlu, Yamalak, Yazıkent, Yenice, Yenidoğan, Yeniköy.
31 Mart 2014 günü, resmen ve fiilen hepsi yok olacak…

* * *

“Yoklar” tamam da, asıl mesele “varlar” galiba.
Meselâ Özlem Çerçioğlu 2009 yılında Aydın Belediye Başkanı seçilirken, 123 bin 641 seçmenden oy istemişti.
Ya şimdi?
Çarpın ikiyle, üçle, dörtle, beşle 123 bini.
Çık. Çık.
30 Mart 2014’te Çerçioğlu’nun muhatabı olacak seçmen sayısı tam 6 misli.
730 binden fazla yani!

* * *

Aydın’ın ilçe belediyeleri de büyüyor iyice.
Rekor Karpuzlu’da.
2009’da belediye başkanlığı için oy kullanan bin 623 seçmen vardı, 2014’te 10 binden fazla.
Bozdoğan Belediyesi’ndeki seçmen sayısı 7.123’ten 26.850’ye, Buharkent’te 5.059’dan 9.168’e, Çine’de 14.817’den 40.905’e, Didim’de 27.489’dan 40.056’ya, Germencik’te 8.985’ten 31.009’a, İncirliova’da 13.500’den 31.105’e, Karacasu’da 4.565’de 15.417’e, Koçarlı 5.021’den 19.515’e, Köşk’te 6.859’da 19.780’e, Kuşadası’nda 43.392’de 62.335’e, Kuyucak’ta 6.008’den 22.583’e, Nazilli’de 80.065’ten 108.779’a, Söke’de 47.303’den 83.419’a, Sultanhisar’da 4.290’dan 16.232’ye, Yenipazar’da 5.139’an 10.452’ye çıkıyor.
Dolayısıyla belediye başkan adaylarının işi daha da zorlaşıyor.

* * *

Belediye başkan adayları Aydın’da eskiden “mahalle toplantıları” yapardı.
Kimi yerde beş mahalle, kimi yerde on mahalle, bilemediniz 15-20 mahalle.
Yeni dönemde köyler de birer mahalle.
Yine Özlem Çerçioğlu’dan örnek vereyim.
2009 yılında, seçim çevresindeki 23 mahalle ile hemhal olmuştu.
Ve bugün öteki ilçelerin ve dahi kapanacak bucak ve beldelerin 266 mahallesi ile Aydın’ın 490 köyü de, Özlem Çerçioğlu’nu bekleyecek; “gelsin, hatırımızı sorsun” diye.
Tıpkı Aydın’ın, diğer Büyükşehir belediye başkan adayları gibi.


Madem öyle, işte böyle

Küfür, hakaret gırla gidiyor memlekette.
Valisi “gavat” diyor.
Başbakan söze “ulan” ile başlamayı münasip görüyor!
Yok kardeş.
Benden ne vali, ne de başbakan olur bu ülkeye!
Yalakalıkta sınır tanımayanlar ise elde kılıf, oradan oraya koşturuyor.
Akılları sıra başbakanı mazur gösterip, AKlayacaklar!
Onlardan biri de Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı'nın Başkanı Serdar Çam.
Malum.
Sayın Başbakan, TİKA’yı pek sever.
Serdar Çam da o sevgiye karşılık vermiş aklınca.
“Bilmeyenlere duyurulur” demiş.
Bilmediğimiz neymiş?
“Ulan” kelimesi Orta Asya'daki Türk lehçelerinde “oğlan” kelimesiyle aynı anlama gelirmiş.
Madem öyle…
Ben de “p” ile başlayan “e” ile devam eden bir laf etsem kendisine, hop oturup, hop kalkar herhalde.
Kızma birader.
O sözcük Azeri dilinde “büyük adam” anlamına geliyor!



Tek karelik bağlama!

20 Kasım 2013 Çarşamba

Polis ile vatandaş / Feyzi Hepşenkal / Milliyet Ege / 20 Kasım 2013


Polis ile vatandaş

İstanbul’dan gelen yolcu otobüsü İzmir girişinde durduruluyor.
Narkotik Şube’nin de o gün denetleme yapası var.
Polisler otobüse girip, yolculara önce “göz muayenesi” yapıyor.
Biri dikkat çekiyor.
Tedirgin.
Kucağındaki torbaya sıkıca sarılmış.
Üstelik yaşını başını almış.
Polis yaklaşıyor:
“Amca torbanın içinde ne var?”
70 yaşındaki A.A. kıvranıyor yerinde:
“Bunlar doğal ürün evladım. Memleketten gönderilen, GDO'suz nohut ve kuru fasulye var.”
Polisin aklına belki şu hikâye geliyor o an.
Hani adamın biri valiz dolusu kaçak saatle yakalanır, “Bunlar ne?” diye sorulunca “kuşyemi” der.
“Kuşlar saat yer mi?” denince de, “Ben önlerine korum, onlar ister yer, ister yemez” cevabını verir ya…
İşte o hesap.

* * *

A.A. amcanın cevabını da, denetlemeyi yapan polis arkadaşımız yememiş ve torbayı açmasını istemiş.
Bir de bakmışlar, içinde “20 bin 500 adet ecstasy hap” var.
A.A. amca ne desin?
“Romatizmam var. Günde 5-10 hap içiyorum” demiş bu kez.
Yok.
Yine yememişler ve taşıdığı malı bekleyen iki kişiyi daha yakalayıp, götürmüşler.

* * *

Polisler işini biliyor bereket ama aynı şeyi vatandaşlar için söylemek zor.
Hele kendilerine polis süsü veren bir ses duydular mı, elleri ayakları birbirine dolaşıyor.
Prof. Dr. Arif Verimli hesabı çıkarmış.
Her 100 kişiden 8’i “her türlü telkine uymaya yatkın” durumdaymış.
Onun için…
Aman dikkat.

* * *

Ve unutmayın, ne olur…
1-     Polisin kullandığı 155 telefonu, dışarıya çıkış yapmıyor. Sadece siz 155’i arayabiliyorsunuz. Yani telefon ekranınızda 155 görürseniz eğer, bilin ki karşınızda bir dolandırıcı var.
2-     Devlet, vatandaşı bir operasyonda kullanmaz veya para istemez, isteyemez. Özellikle “Şu kadar parayı, şuraya gidip, buraya bırakın” diyenler, dolandırıcıdır.
3-     Polis, eğer telefonla arıyorsa ancak sizi polis merkezine çağırmak içindir.
4-     Polis telefonda saatlerce muhabbet yapmaz.
Netice…
Siz de buna benzer muhabbetler yapmayın.
Lafı hiç uzatmadan, telefonu arayanın suratına kapatın.


İki başkanlı şehir

Tam da yeni belediye başkanlarını seçmeye hazırlanırken, Kanada’dan gelen bir haber dikkatimi çekti.
Haberin kahramanı bir belediye başkanı idi.
Toronto Belediye Başkanı Rob Ford, kokain kullandığını kabul edince, ortalık karışmış belediye meclisinde.
Bir kısım üye “istifa et” demiş, o kabul etmemiş.
Bunun üzerine belediye meclisi toplanmış ve başkana ait yetkileri tek tek oylayarak iptal etmiş.
Rob Ford'un elinde “başkan” sıfatı kalmış sadece.
Yetkiler ise Başkan Yardımcısı Norm Kelly’e verilmiş.
Yani iki başkan var Toronto’da şimdi.
Birinin adı bakan, öteki fiilen başkan!
Türkiye’de böyle bir şey olmaz, olamaz tabii.
Ha.
Olayın Türkiye’yi ilgilendiren yanı şu ki, Toronto bir nevi İstanbul’un kardeş şehri!



Tek karelik Mayor Rob Ford!

19 Kasım 2013 Salı

Orası, neresi? / Feyzi Hepşenkal / Milliyet Ege / 19 Kasım 2013


Orası, neresi?

Barış istiyor muyuz?
Evet.
Böyle bir soruya verilebilecek başka bir cevap olamaz zaten.
Diğer yanda, sonuç alabilmek için vicdanların kabul etmekte fazlasıyla zorlanacağı bazı kararlar almak da kaçınılmaz olacak.
Başbakan Erdoğan, Diyarbakır’da “hapishaneler boşalacak” derken, işte o kararlardan birini almaya hazır olduklarını söyledi aslında.
Sözlerini daha anlaşılır kılma görevini de, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay üstlendi ardından.
Habertürk TV’nin Ankara Temsilcisi Nilgün Balkaç ile tam 12 dakika 50 saniye bir söyleşi yaptı Diyarbakır’da.
Bütün haber siteleri, ajanslar ve gazeteler o söyleşiden, “hapishanelerin nasıl boşalacağını” anlatan, bu bölümü aktardı.
Beşir Atalay’ın açıklamasında öne çıkan bir şey daha vardı:
“Kürdistan kelimesini kullanıp kullanmamayı tartıştık ve bugün kullanıldı.”

* * *

İktidara ve iktidar yanlısı medyaya göre…
Bir “tabu” yıkıldı böylece.
İyi de…
Bir “tabu” mı yıkıldı sadece?
Ya sınırlar, neresi Kürdistan; Kürdistan nerede?

* * *

Mesut Barzani’nin lideri olduğu PDK’nın Facebook’daki resmi sayfasında yer alan bir “Kürdistan haritası” var.
Belli ki, Başbakan Erdoğan ile el ele, kol kola, sarmaş dolaş pozlar veren Barzani’nin Kürdistan’ı; bugünkü sınırlarından ibaret değil.
Kürdistan, almış başını gitmiş.
Nereye kadar?

* * *

Sağ alt köşeden başlayıp, sayalım.
Barzani’nin Kürdistan’ında; Hakkari, Van, Ağrı, Iğdır, Kars, Şırnak, Siirt, Batman, Bitlis, Muş, Bingöl, Tunceli, Elazığ, Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya, Kahramanmaraş, Gaziantep, Kilis; Türkiye topraklarından gitmiş.
Hatta Devlet Bahçeli’nin seçim bölgesi Osmaniye de gitmiş.
Yetmemiş.
Erzurum’un, Bayburt’un, Gümüşhane’nin, Sivas’ın, Adana’nın birer parçası da gitmiş.
Ve Hatay gitmiş.
Böylece Akdeniz’e kıyısı da olmuş, Kürdistan’ın.

* * *

Başbakan Erdoğan ve yardımcısı Beşir Atalay’ın “Kürdistan” derken, Barzani’nin Kürdistan haritasından haberdar olmaması düşünülemeyeceğin göre…
Sayın Başbakan ile yardımcısı şu soruya cevap versin hiç değilse:
“Barzani’nin Kürdistan haritasını aynen mi benimsiyorsunuz, yoksa sizin farklı bir Kürdistan haritanız var mı?”


AKP’nin İzmir adayları…

AKP, İzmir’deki 30 ilçeden belediye başkan aday adayı olan 155 kişinin yaş, eğitim ve mesleki dağılımını açıkladı.
Keşke adayların kaçı erkek, kaçı kadın; onu da açıklasalardı!
23 tüccar… 21 serbest meslek sahibi… 16 müteahhit… 16 esnaf… 11 emekli… 11 işadamı… 10 avukat… 9 mali müşavir… 7 mimar… 5 mühendis… 5 memur… 4 belediye başkanı… 3 öğretim üyesi… 3 diş hekiminden oluşuyormuş aday adayları.
“Tüccar, esnaf, müteahhit, işadamı ve serbest meslek sahibi” olanları aynı başlık altında toplamak mümkünmüş aslında.
Belediye başkanlığını da bir meslek değil ayrıca.
Ve bu arada…
Doktor, eczacı, şehir plancısı, veteriner, kimyager gibi şehir yaşamında önem taşıyan meslek mensuplarından aday bulunmayışı dikkat çekiyor.
Hele medyadan niye hiç aday yok?
Üstelik ortalık iktidar partisinin etrafında pervane olan “gazeteci-televizyoncu” kaynarken!



Tek karelik farklı yaşam!

18 Kasım 2013 Pazartesi

Başkanlar kaçar yıllık? / Feyzi Hepşenkal / Milliyet Ege / 18 Kasım 2013


Başkanlar kaçar yıllık?

Siyasette görev süresi “sınırlı” mı olmalı, yoksa o sınırı “kader” mi koymalı?
Görüşler muhtelif ve her birinin kendine göre geçerli bir mantığı da var elbet. Uygulamaya baktığınızda ise vaziyet biraz öyle, biraz böyle.
Örnekse…
Dünyanın “1 numaralı” koltuğunda en fazla sekiz yıl oturmak mümkün.
İstersen ağzınla kuş tutmuş ol.
Nafile.
Aslında “2 numaralı” koltuk için de benzer bir durum geçerliydi ama ne yaptı Putin?
Bir dönem için mutemedi Medvedev’e emanet etti başkanlığı, sonra al takke ver külah başa geçti yine.
Bu da bir bakıma, ABD-Rusya farkı işte!

* * *

Türkiye’de yerel seçimlere giderken, belediye başkanlığı için “iki dönem yeter” diyenler çoğunlukta gibi.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu her vesile ile böyle söyleyenlerden.
Fakat dediğini yapacak mı, orası şimdilik meçhul.
İzmir’de yeniden seçilmek isteyen 31 başkanın durumu ne, diye merak ederseniz; tablo şöyle:
Başta Kocaoğlu olmak üzere, Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak, Foça Belediye Başkanı Gökhan Demirağ, Kınık Belediye Başkanı Süleyman Kaya, Kiraz Belediye Başkanı İsmet Korkmaz, Torbalı Belediye Başkanı İsmail Uygur, Karaburun Belediye Başkanı Hamza Serdar Yasa, Balçova Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya; 2004 ve 2009 yıllarında ikişer kez belediye başkanı seçildiler.
Çeşme’de başkanlığa aday adayı olan Muhittin Dalgıç da, yine iki dönem Alaçatı Belediye Başkanlığı yaptı.
Tire Belediye Başkanı Tayfur Çiçek ise önce 1999’da, sonra 2009’da seçildi.

* * *

Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur, Urla Belediye Başkanı Selçuk Karaosmanoğlu, Selçuk Belediye Başkanı Hüseyin Vefa Ülgür, Menderes Belediye Başkanı Ergun Özgün ve Menemen Belediye Başkanı Tahir Şahin; 1999’dan beri, yani üç dönemdir, yani 15 yıldır aynı koltukta oturuyor.
Osman Özgüven’in durumu ilginç.
Halen belediye başkanı değil. Malum, görevden alınmıştı. Yeniden aday ve başkan olup olmayacağı da belli değil.
Ama 1984 ve 1989’da peş peşe iki dönem Dikili Belediye Başkanlığı yaptıktan sonra 10 yıl ara verip, 2004 ile 2009’da yeniden seçildiği hafızalarda.
Ve gelelim İzmir’in rekortmenine.
Faik Tütüncüoğlu, 1989-94 arasında bir başkanlık yaptı, 1999’dan sonra koltuğu hiç kaptırmadı.
Netice…
Dört dönem, 20 yıl.
Yine de “yetmez” diyor, durmak yok yola devam!
NOT: Adını anmadığız başkanların “şimdilik” bir dönem görev yaptığı, sanırım anlamışsınızdır.


Türkiye rekoru Finike’de

İzmir’de durum böyle de, ya Türkiye’de nasıl? Özellikle de Faik Tütüncüoğlu gibi olan başka belediye başkanları var mı?
Elbette var.
Olmaz mı?
Akla ilk gelen ise Ankara’nın “meşhur” Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek.
İlk kez 1994 yılında seçim kazandı.
Önümüzdeki seçim 2014’ün Mart ayında olacağına göre, tam 20 yıldır kesintisiz koltuk eskitiyor!
Ha.
Bir de Keçiören Belediye Başkanlığı var 1984’te.
O da başkanlığının KDV’si herhalde!
Fakat ne Tütüncüoğlu, ne de Gökçek “Türkiye rekortmeni” değil.
Bildiğim kadarıyla rekorun sahibi, Finike Belediye Başkanı Nail Dülgeroğlu ki; 1989’dan itibaren 5 dönemdir seçim kazanıyor.
İlk kez Aykut Edibali'nin Islahatçı Demokrasi Partisi'nden seçilmişti. Partiler daha sonra “ANAP, Demokrat Parti, AKP” diye, tespih gibi dizildi!
Ve derseniz ki:
Yine mi aday?
Şüpheniz mi vardı ki???


Tek karelik tek tip!