Meçhule gider iken…
Otomobilinizin gaz
pedalına basın. İbre 90’ı geçtiğinde, tehlike sınırını da geçmişsinizdir,
demek.
100, 120, 150…
Eğer kullandığınız
sağlam bir araç değilse, her taraf zangırdamaya başlar.
180, 200, 220…
Çoğu otomobil bu
hızlara ulaşamaz zaten.
Ulaşanlar ise
Allah’a emanet!
Şimdi düşünün.
Saatteki hızı 300
kilometreyi aşan ve hatta 370’e varan şiddetteki bir tayfun, vurup geçtiği
yerleri ne yapar?
Samar, Leyte, Cebu,
Bohol, Masbate…
Buraları Filipinleri
oluşturan adalardan, ülkenin tam ortasında bulunanları.
Haiyan tayfunu işte
o hızla esti geçti buralardan.
Dünya felaketin
boyutunu kavrayamadı önce.
Ve anlaşıldı ki, ölü
sayısı sadece Leyte bölgesinde 10 binin üzerinde.
* * *
AKP Grup
Başkanvekili Nurettin Canikli demiş ki:
“Aynı evde yaşayan
karşı cinsler komşuların da uyarısıyla tespit edilirse polis bu gençlerin
ailelerine telefon açacak.”
Canikli’nin formülündeki
çağa ters takla attıran yaklaşıma karşılık, hınzırın biri de şöyle diyebilir:
“Aynı evde kız kıza
veya erkek erkeğe kalanlar, olur ha, ya eşcinsel ise ne olacak; Canikli bey
nasıl çıkacak işin içinden?”
* * *
Adana'daki 10 Kasım
törenleri sırasında kendisini protesto eden vatandaşa “getirin o gavatı” dediği
kameralara yansıyan Vali Coş “Kavas demiş olabilirim” diyerek, kendini savunmuş.
Devletin valisinin
düştüğü duruma bakın.
Gittiği yerde
yuhalanıyor. Hışımla makam arabasından çıkıp, kendisini protesto eden vatandaş
için “O gavatı getirin” diyor. Sonra da söylediğini inkâr ediyor.
İnsan hiçbir şeyi
beceremiyorsa, birazcık civanmert olup, sözünün arkasında durmayı bilir.
Yok.
O da yok!
* * *
Ve bizler böylesine
ipe sapa gelmez olaylarla uğraşırken, Filipinler’de saatte 300-370 kilometre esen
tayfunun yer bir ettiği şehirlerde binlerce insan can veriyor.
Kimi yerde cesetler
ağaçların tepesinde, kabaran dev dalgalar ise önüne geleni meçhule doğru
sürüklüyor.
Galiba Filipinler
ile tek ortak noktamız da bu işte:
Meçhule gitmek!
Tartan’ı kutlarım,
Arıboğan’a sorarım
Konak Belediye
Başkanı Hakan Tartan’ı kutlarım.
İzmir ile Atatürk’ü
Körfez’de buluşturması, gayet hoş bir jestti.
Sayesinde çok
anlamlı sahneler yansıdı İzmir Körfezi’nde ve bunlardan en güzelini de, yanda
görüyorsunuz işte.
Bazıları ısrarla
“Atatürk” adını ağzına almasa da, Türkiye’nin “kahir ekseriyeti” ona böyle
seslenmeye sonsuza kadar devam edecek ve hiçbir çaba, Atatürk sevgimizi yok
edemeyecektir.
10 Kasım’da
gazetelerin birinci sayfalarını inceledim.
Çünkü gazetelerin ve
gazetecilerin Atatürk sevgisi de, böyle günlerde aynıyla yansır sayfalara.
Kimi tam sayfasını
ayırmıştı, kimi tam sayfaya yakınını.
Kimi Atatürk’e
hasreti sürmanşet yapmıştı, kimi tek sütuna sığdırmıştı!
Fakat “Özgür Gündem,
Evrensel, Yeni Asya, Milli Gazete ve Türkiye” gazeteleri “yok” saymıştı.
Hadi ilk dördünü
anladım.
Ama adı “Türkiye”
olan bir gazete neden yapar bunu?
Özellikle de
gazetenin yazarlarından Deniz Ülke Arıboğan’ın bu konuda ne düşündüğünü merak
ederim!
Tek karelik buluşma
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder