20 Ağustos 2013 Salı

Kimine “yaşa” kimine “öl”… / Feyzi Hepşenkal / Milliyet Ege / 20 Ağustos 2013


Kimine “yaşa” kimine “öl”…

Yapı denetiminin kurumsallaşma süreci 17 Ağustos depreminden sonra başladı.
Uygulamanın “ne kadar yararlı” veya “ne kadar eksik ve yanlış” yapıldığını saptamak için, bugüne kadar “fiili bir durum” yani “büyük bir deprem” yaşanmadı!
Dikkat…
1-     Uygulama “yararsız” demiyorum.
2-     Dilerim o “fiili durum” hiç yaşanmaz!
Ama kesin olan, şehirlerin birer ikişer yapı denetim uygulaması içine alınmasıyla “yeni bir iş alanı” ortaya çıktı.
Mantar gibi üreyen yapı denetim şirketleri, pastadan pay kapmak için amansız bir rekabete girişti sonuçta.
Yasa ve yönetmeliklerle belirlenen tarifeler üzerinden yüzde 50’yi aşan oranlarda indirimler yapmak, şirketler arasındaki rekabetin vazgeçilmez silahı haline geldi.
Örnekse…
İnşaat sahibi, yapı denetimi için önce 100 bin lira ödüyor ama 50 bin lirasını sonra geriye alıyor.
İşini “hakkıyla” yapanlar, çarkın bu şekilde dönmesinden elbette muzdarip.
Ne çare ki, ekmek aslanın ağzında.

* * *

Düzeni sağlamak ve denetlemekle yükümlü kurumların üstlendikleri görevi yerine getirip, getirmediği ise yine er geç yaşanacak bir “fiili durum” sonrasında ortaya çıkacak.
İşte o zaman, projeler üzerine atılan imzaların gerçekliği de anlaşılacak.
Fakat iş işten geçtikten sonra, istersen hesabın en dehşetlisini sor, neye yarar?

* * *

Uygulamanın “alengirli” yönleri bir yana, gayet açık seçik olan tuhaf ve trajik boyutları da var.
Varsayalım sahip olduğunuz arsaya, toplam inşaat alanı 200 metre karenin altına kalan bir ev yapıyorsunuz.
Ve sizin gibi onlarca, yüzlerce kişi de benzer evler yapıyor çevrenizde.
Bu durumda hiç kimse, bir yapı denetim şirketine gitmek zorunda değil.
Yine varsayalım.
Üç tane, beş tane, yüz tane veya bin tane aynı ölçekteki ev; bağımsız arsalar yerine, “tek ve ortak tapu” üzerinde inşa ediliyor.
Bu durumda bir yapı denetim şirketiyle anlaşılması şart.
Garip değil mi?
Evler aynı ama uygulama farklı.
Eğer yapı denetim uygulaması “insanların can ve mal güvenliği korumak” için yaşama geçirildiyse…
Kâğıt üzerindeki birkaç kelime nedeniyle, insanların kimine “öl” kimine “yaşa” nasıl denir?
Ve bu garabet, yıllar yılı nasıl olur da düzeltilmez?


Dedim ki…

Hamas bile "Mısır'da taraf olmayacağız" diyor.
Şu dünyanın işine bak!

* * *

İşgal ettiği makamın hakkını vermekten yoksun her kişi, eleştirilmeyi hak eder.
O işi yapamıyorsan veya yapman engelleniyorsa...
BIRAK.

* * *

Mazlum her yerde mazlum.
Rezil her yerde rezil...

* * *

Gezi olayları, çadırların yakılmasıyla alevlenmişti.
Çadırları yakanlar Topbaş'ın adamlarıydı.
Yine görev başındalar!

* * *

Hangi kirli taşı kaldırsan, altından Suudi Arabistan çıkıyor.

* * *

Mesele 17 Ağustos'u, 17 Ağustos'ta değil; her gün hatırlamak...


Tek karelik domates



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder