Ararlarsa, korkmayın
Telefon çalar.
“Ben Başkomiser
falan filan. Siz falanca kişi misiniz?”
“Evet.”
“Filanca adreste mi
oturuyorsunuz?”
“Evet.”
“TC kimlik numaranız
şu mu?”
“Evet.”
“Falanca bankada
hesabınız var mı?”
“Evet.”
Bu arada fonda
telsiz sesi duyulur.
Kısa bir ara.
“Şimdi sizi Savcı
Beye bağlıyorum.”
Yine kısa bir ara.
Başka bir ses
duyulur:
“Sakın kimseye
aradığımızı söylemeyin. Birazdan operasyon yapılacak. Bize acilen bankadaki
hesabınızdan 100 bin TL çekip, verin. Acil operasyon için gerekli bu parayı Devlet
size daha sonra ödeyecek.”
Falan, filan…
* * *
Bakmayın siz “falan
filan” dediğime.
Anlattığım olay
kurmaca değil.
Gerçek.
Aynen yaşandı.
Benzerleri ise
sürekli yaşanıyor.
Özellikle huzur
içinde emekliliğini yaşamaya çalışan çok kişi bankadan paralarını çekip, bu
dolandırıcılara çoktan kaptırdı.
Sorun tanıdığınız
bankalara, bankacılara.
Bakın, neler
anlatacaklar.
* * *
İlle de tuzağa
düşmek şart değil ayrıca.
O an yaşanan
heyecan, korku, panik; bu insanların geride kalan ömürlerden kim bilir kaç yılı
alıp, götürdü.
Yürekler sıkıştı.
Tansiyonlar çıktı.
İnsanlar günlerce
kâbus gördü.
* * *
Ve dikkat.
Arayanlar daha
önceki kontör ve benzeri soyguncular gibi kör kuyuya taş atmıyor, boşuna olta
sallamıyor.
Ellerinde insanların
“özel bilgileri” var.
İsim, adres,
telefon, TC kimlik numarası, banka kayıtları…
Tamam.
TC kimlik numaraları
artık ayağa düştü.
Kapıya bir zarf
getiren “TC numaranı vermeden, vermem” diyor.
Ama iş banka
hesaplarına gelince…
Orada durun işte.
Nereden almış
olabilirler o bilgileri?
Bu kişiler sıradan
dolandırıcı olamaz.
“Organize suç
örgütlerini” olmayacak yerlerde aramasın kimse. Belli ki, bir telefon kadar
yakınlar bize!
Kim bunlar?
Yüce devletimizin “herhalde”
bir fikri vardır.
Dedim ki…
Bizim meydanlarımız
ne Tahrir, ne de Adeviyye, Rabia veya Mansuriye olacak.
Kim ne derse desin
ve ne yaparsa yapsın, bizim meydanlarımız Atatürk olacak, Cumhuriyet
olacak, Taksim olacak.
* * *
Türkiye tarihi
boyunca böylesine savrulmamıştı dış politikada.
Sıfır sorundan
geldiğimiz yere bakın...
Sıfır bile büyük
hale geldi, bizi bu hale düşürenlerin
yanında!
* * *
Ağlama ve Keder
Partisi...
* * *
Bakan Davudoğlu, “Suriye
rejimi, insanlık suçlarının en büyüğünü işleyerek, bir kitle kimyasal silah
saldırısı gerçekleştirdi” diyor.
Hemen sonra “Bundan
kimin mesul olduğu konusu ortaya çıkarılmadan, insanlık vicdanının bunu kabul
etmesi mümkün değildir” diye de ekliyor.
Sormazlar mı adama:
“Senin kafan iyi
mi?”
Zaten hükmünü baştan
vermişsin.
“Araştırılsın”
demek, neyin nesi?
Hey… İzliyorum seni!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder