Gel de “belaya” bulaşma!
Olaylar öylesine
büyük bir hızla akıp, geçiyor ki; halkın nabzını “baş belası” sosyal medyadan
izlemekten başka çare kalmıyor.
Merak etmeyin.
Kullandığım elek
sayısı birden fazla.
Fotoğrafı, video
kaydı olmayan ya da kaynağı ciddi olmayan haberlere itibar etmiyorum.
Yine de. . .
Manzara dehşet.
İnsan tutamıyor
kendini.
Oraya buraya üç beş
laf yetiştirmeden duramıyor.
* * *
Yakında izliyorum
ama ciddi bir “Twitter” kullanıcısı değilim.
Benim tercihim
Facebook.
Derdimi, düşüncemi orada
paylaşıyorum genellikle.
Örnekse. . .
“Basın toplantısında
çevik kuvvet ekiplerinin kask numaralarını gizlediği iddiasıyla ilgili soru üç
kez soruldu. Arınç ise ‘Kask sorusunu bilmiyorum. İçişleri Bakanı'na iletelim’
yanıtını verdi” haberini okuyunca, yazıyorum mecburen:
“Bu memleketin bir
de İçişleri Bakanı vardı sahi.
Gören var mı kendisini?”
Gören var mı kendisini?”
* * *
Garanti Bankası
Genel Müdürü, eylemci grupla konuşmak için kapı önüne inmiş ve “Ben de çapulcuyum”
demiş.
Bayıldım.
Aklıma bir fikir geldi
ve hemen önerdim kendisine:
“UYGUN FAİZLİ ‘ÇAPULCU
HESABI’ AÇMANIN TAM ZAMANI...”
* * *
Sonra Dokuz Eylül
Gazetesi’nden Figen Bican’ın, 10 kişilik arkadaş grubu ile Gündoğdu Meydanı'na
çimlerin üzerinde otururken biber gazlı, sopalı, coplu saldırıya uğrayan Başak
Özçelik ile yaptığı söyleşiyi okudum:
“Önce bir polis beni
yakaladı. Sonra 5 kişi, sonra 10 derken 20 kişi oldular. Ben kurtulmaya
çalıştıkça geri çekip tekrar tekrar vurdular. Şu an kolum kırık, bacağım kırık,
25'ten fazla cop ve sopa izi var. 10 kişilik bir arkadaş grubuyduk ve kaybettik
birbirimizi. 20 adamdan 3-4 tanesi polisti.”
İçimden geçenler
bende saklı kalsın da, Facebook’a yazdığım sadece şuydu:
“SAYIN BAŞBAKAN
VEKİLİ, İZMİR'DE OLANLARDAN HABERİNİZ VAR MI?”
* * *
Veya sadece gözüme
ilişen kimi mesajları paylaşmakla yetiniyorum.
Çünkü insanım.
Üzülüyorum.
Seviniyorum.
Kızıyorum.
Gülüyorum.
Endişeleniyorum.
Ve nihayet, bir
fotoğraf ruhumu serinletiyor.
Her şeye rağmen...
AŞK.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder