Gezi Partisi olmaz…
Olmamalı.
Önce bir yanlışı
düzelterek başlayalım. Pazar günü Gezi Partisi hakkında üç beş cümle edip,
Genel Başkanı Reşit Cem Köksal’ın bir fotoğrafını yayımlamıştım ya…
O fotoğraf, o kişiye
ait değilmiş meğerse.
Fotoğraftaki kişi
“arp sanatçısı” Çağatay Akyol’muş.
Gerçi o da, Reşit
Cem Köksal gibi bir müzisyen ve görüntüsü de hayli benziyor.
Bunlar mazeret değil
elbet.
Sonuçta bir yanlış
yaptım, özür dilerim.
Sorumluluğu
kabullenmekle beraber “asıl faili” de bilmenizi isterim.
Zira aynı sıkıntıyı,
bir gün sizler de yaşayabilir, “Google kurbanı” olabilirsiniz!
* * *
Pazar günü yazdığım beş
cümleden üçü “Bu arkadaş bir iyilik mi yaptı Türkiye’ye? Gezi Partisi adını
bloke ederek, bir başkasının siyasi rant devşirme iştihanın önüne mi geçmek
istedi?” sorularının ardından “Umarım öyledir” temennisiyle noktalanıyordu.
İçime kurt düştü…
Acaba?
Noktayı virgüle
çevirip, temennimin akıbetini eşeledim.
İlginç.
Gezi Partisi hakkına
en ayrıntılı haberi “VOA” yani “Amerika’nın Sesi” vermiş.
Deniyor ki:
“Gezi Partisi
kurucuları şimdilik basında hiçbir ismin ön plana çıkmaması için görüş vermeyi
uygun bulmadı. Ancak Basın İşlerinden Sorumlu Başkan Yardımcısı Nursun Gürbüz,
Gezi Partisi’nin sözcülük mekanizmasıyla ilgili bir karar alacaklarını ve o
karar çerçevesinde röportaj taleplerine yanıt vereceklerini söyledi. Aynı şekilde
Genel Başkan Cem Köksal da, şimdilik Gezi Partisi’ni bağlayacak açıklamalardan
kaçındığını ve partiyle ilgili bütün bilgiye sosyal medya sayfalarında
ulaşmanın mümkün olduğunu belirtti.”
Yani.
Arkadaşlar ciddi.
* * *
Nitekim
Facebook’taki sayfalarında yer alan şu iki cümle dahi, niyetlerinin gerçekten ciddi
ciddi siyaset yapmak olduğunu kanıtlıyor:
“Parka gittin diye
park, Gezi Parkı oldu.
Partiye gelirsen parti, Gezi Partisi olur.”
Partiye gelirsen parti, Gezi Partisi olur.”
Diyeceğim şu:
İstemem. Ve gitmem…
Gezi bir efsaneydi.
Çünkü partisi yoktu.
Gezi bir efsane olarak
kalmalı. Onun için de partisi olmamalı.
Bu arkadaşların da o
efsaneye zerre kadar saygısı varsa, partinin adı tabelada kalmalı!
* * *
Radyo Pause’da Aylin
Süphandağlı ile yaptığımız “Konuşmanın Tam Zamanı” programında da söylediğim
gibi, çok kızıyorum kendime.
Neden akıl edemedim,
Gezi Partisi’ni kurmayı!
O ismin siyasete
alet edilmesinin önüne geçme fırsatını nasıl kaçırdım?
Ah benim salak
kafam!
CHP’li mi, değil mi?
Çeşme sadece İzmir’in
değil, Türkiye’nin gözdesi.
Dolayısıyla
iştahlısı, heveslisi çok.
Hele CHP’den
belediye başkanı olmak isteyenler çok ama çok!
Adaylardan hiçbirini
rencide edecek tek söz söylemem.
Fakat bir konu var
ki, meraka mucip.
CHP’ye başkan adayı
olmak için başvurduğu açıklananlar arasında, malum, Hakan Dalokay da var.
Kendisini, “rahmetli
Vedat Dalokay’ın oğlu, iyi bir mimar, Çeşme’de eğlence mekânları işletmiş ve bu
yüzden sorunlar yaşamış biri” olmak gibi özellikleri nedeniyle az çok
tanıyoruz.
Bir başka özelliği de,
halen Şişli Belediye Meclis üyesi olması.
Sorum şu:
Hakan Bey
kardeşimiz, Çeşme’de CHP’li.
Ya Şişli, nedir
oradaki siyasi kimliği?
Şişli Belediyesi’nin
internet sitesine bakınca (29 Ekim saat 13 itibarıyla) kendisinin “bağımsız”
olduğu görülüyor ki, bu durumda esaslı bir yanıt bekler Çeşmeli.
Tek karelik merak!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder