24 Ekim 2013 Perşembe

Kıssadan hisse... - ODTÜ böyle bir yer / Feyzi Hepşenkal / Milliyet Ege / 24 Ekim 2013


Kıssadan hisse…

Diyanet İşleri Başkanlığı’na sormuşlar:
“Eti yenilip yenilemeyen hayvanların tespiti neye dayanılarak yapılmıştır?”
Başkanlık fetvayı vermiş:
“İslam, insanı maddi ve manevi her türlü zarardan korumak için bir takım kurallar koymuş ve insana zarar verebilecek pis ve kötü olan her şeyi yasaklamış; temiz, güzel ve faydalı olanı da helal kılmıştır. Kur’an ve sünnette etleri yenebilecek hayvanlarla ilgili bir liste verme yönüne gidilmemiş, sadece belli ilke ve ölçüler konulmakla yetinilmiştir. Ayrıca sağlığa zararlı maddelerin tüketilmemesi İslam’ın genel ilkelerindendir.”
Kural genel olunca, “Alo Fetva” hattına başka sorular gelmiş.

* * *

At eti yenir mi?
Cevap:
“Hanefi mezhebinde Ebu Hanife’den rivayet edilip tercih edilen görüş ile Malikilerden gelen bir görüşe göre, at etinin yenilmesi tenzihen (helale yakın) mekruhtur.”
Ya porsuk eti?
“Bu hayvanlar yırtıcı ve etçil hayvanlar kapsamında olduklarından dolayı, bunların etinin yenmesi caiz değildir.”
Bir başkası kanguru etinin yenip, yenmeyeceğini merak etmiş:
“Otla beslenen ve temiz şeyler yiyen, ceylan, geyik, antilop gibi av hayvanları sınıfına giren kanguru etinin yenmesi helaldir.”
Bütün bunlardan iki kesin sonuç çıkıyor.
Eti yenebilecek hayvanlar, yırtıcı-vahşi ve etçil olmayacak.
Gerisi ya helâl…
Ya da en azından helâle yakın, yani mekruh.

* * *

Bir de Suriye’ye bakalım.
Oradaki din adamları da bir fetva yayınlamış geçenlerde.
Özellikle şiddetin hüküm sürdüğü bölgelerde, insanların hayatta kalabilmek için eşek, kedi ve köpek eti yiyebileceğini bildirmişler.
Açlık, böyle bir şey işte.
Yokluk, böyle bir şey işte.
Çaresizlik, böyle bir şey işte.
Ve beterin beteri var.
Bir uçak düştü dağın tepesine. Yolcuların kimi öldü, kimi kurtuldu. Zaman geçti. Koltukların derisini bile yedi insanlar. Sonra yenecek hiçbir şey kalmadı.
Böyle bir durumda insan “insan eti” yer mi?
Yer.
Yemişler.

* * *

Kıssadan hisse…
İnsanları itip, kakıp köşeye sıkıştıranlar; işinden gücünden edip, çaresiz bırakanlar…
Yapmayın.
Zira umudu, seçenekleri tükenen insan her şeyi yapar!


Damarlar tıkalı

Tutuklu milletvekilleri için hazırlanan raporu açıklarken, CHP Milletvekili Veli Ağbaba’nın şu sözü, çok önemli:
“Meclis’in 7 damarı tıkalı.”
Çünkü 7 milletvekili tutuklu halen.
Nurettin Demir’in, tutuklu milletvekillerinin durumunu anlatırken kullandığı sözler ise dehşet verici:
“Banyo için yeterli miktarda su verilmiyor. Sıcak su sıkıntısıyla birlikte hijyen ciddi bir problem. Kışın ısınma, yazın serinleme sorunu mevcut. Yılda bir kez her tutukluya verilmesi gereken nevresim bile parayla satılıyor. Yazılan mektuplar emniyette aylarca, yıllarca bekletiliyor. Her türlü demokratik eylem ve tepki keyfi disiplin cezalarıyla sonuçlanıyor ve sürekli soruşturma açılıyor. Revire çıkmak üzere verdikleri dilekçeler ya kayboluyor ya da haftalar sonra cevaplanıyor. Karavana usulü gelen yemeklerin içinden neler çıkmıyor neler. Çivi, tırtıl, sinek, kıl, saç ve buna benzer daha neler neler.”
Ertesi gün 33 gazetenin birinci sayfasına baktım.
Sadece birinde (Cumhuriyet) haber hakkıyla değerlendirilmişti.
Bu durumda “Acaba medyanın kaç damarı tıkalı?” diye de, sormak mı gerekli? 



ODTÜ böyle bir yer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder