İktidarın “Reşit Galip”
öfkesi!
Başbakan yerden yere
vuruyor onu. Hatta “çok biliyor” gibi, “ırkçılıkla” suçluyor.
O kim?
Doktor Reşit Galip,
iktidarın okullarda okunmasını yasakladığı “andımızın” yazarı.
Başbakan’ın sözcüsü
Hüseyin Çelik ise çareyi “Reşit Galip, CHP’liydi” demekte bulmuş aklınca.
Bir kişi CHP’li
olunca “suçlu, kötü, işe yaramaz” demek istiyor garip Hüseyin!
Ayıptır be.
Yazıktır be.
Tarihimizi,
insanlarımızı böylesine insafsızca harcamayın be!
* * *
Herkes bilsin bir
kere.
Reşit Galip 1893
yılında doğmuş, 1934 yılında ölmüş.
Ne yaptığı, kim
olduğu bir yana; yaşadığı 41 yılın koşullarını anlamaya, öğrenmeye çalışır
önce, birazcık aklı ve vicdanı olan her kişi.
Vay be.
Reşit Galip,
CHP’liymiş.
Ne olacaktı yani,
1920’li 30’lu yıllarda AKP’li mi?
* * *
Bu konuda
Başbakan’ın veya Hüseyin Çelik’in lafıyla, Reşit Galip hakkında bilgi sahibi
olma gafletine düşmeyeceğimize göre; güvenilir bir kaynağa bakıp, Ulusal
Kurtuluş Savaşı’nın efsane isimlerinden Kazım Özalp’ın yazdığı “Atatürk’ten
Anılar” kitabının 48 ve 49’uncu sayfalarını okuyalım örnekse.
Orada Reşit Galip
anlatılıyor bir nebze.
Atatürk’ün
sofrasında çıkan bir tartışmada, Atatürk’e kafa tutabilecek cesarette bir adam
olduğu yazıyor.
Tartışmanın çıkış
sebebi önemli ve ilginç.
* * *
“Sofrada bulunan
dönemim Milli Eğitim Bakanı Esat Mehmet (Esat Sagay) ‘kızların kısa etek, kısa
çorap ve kısa kollu gömlek giymelerini uygun görmediğini’ belirtti. Bir tamim
yayınlayıp daha kapalı giyinmelerini isteyeceğini söyledi.
Bunun üzerine Reşit
Galip söz aldı, ‘Yanlış düşünüyorsunuz beyefendi’ dedi:
- Bu bir geriliktir. Kadınlar eski durumda
yasayamazlar.
İnkılâplardan en mühimi, kadınlara verilen haklardır. Başka türlü, Batılılaşmakta olduğumuzu iddia edemeyiz.
İnkılâplardan en mühimi, kadınlara verilen haklardır. Başka türlü, Batılılaşmakta olduğumuzu iddia edemeyiz.
(Ha… Reşit Galip’e
sövüp, sayanların daha o zaman moderniteyi savunan, bağnazlığa karşı çıkan biri
olduğu için, kendisine hınçlandığını anlamak zor değil bu arada!!!)
Sofra gerildi. Gazi,
vekilini zor durumda bırakan bu çıkıştan hoşlanmadı.
‘Bu konuyu uzatmayalım. Kısa çorap giyip giymemek çok önemli değildir, sonra tartışırız’ dedi.
Ama Reşit Galip alttan almadı.
’Af buyurunuz Paşam, bu, inkılâp ve zihniyet meselesidir! Müsaade buyurursanız fikrimizi söyleyelim. Hatta daha ileri giderek diyeceğim ki, sizin huzurunuzda bu sofrada inkılâpları zedeleyecek icraattan bahsedilmesi küstahlıktır, hoş görülemez.”
‘Bu konuyu uzatmayalım. Kısa çorap giyip giymemek çok önemli değildir, sonra tartışırız’ dedi.
Ama Reşit Galip alttan almadı.
’Af buyurunuz Paşam, bu, inkılâp ve zihniyet meselesidir! Müsaade buyurursanız fikrimizi söyleyelim. Hatta daha ileri giderek diyeceğim ki, sizin huzurunuzda bu sofrada inkılâpları zedeleyecek icraattan bahsedilmesi küstahlıktır, hoş görülemez.”
* * *
Ve tartışma, Reşit
Galip ile Atatürk’ün restleşmesine kadar gider.
Atatürk ona
“sofradan kalmasını” söyler, Reşit Galip ise “Burası sizin değil, milletin
sofrasıdır. Milletin işlerini görüşüyoruz. Burada oturmak sizin kadar, benim de
hakkımdır” der.
İlginç bir durum
yaşanır.
Atatürk ve
beraberindekiler kalkar sofradan, Reşit Galip tek başına kalır.
Daha da ilginci,
Esat Sagay’dan sonra Reşit Galip, Atatürk tarafından Milli Eğitim Bakanlığı’na
atanır.
41 yaşında öldüğünde
ise Reşit Galip’in cebinde sadece 5 lira vardır.
* * *
Reşit Galip böyle
biriydi şey işte.
Kısaca…
Adam gibi adamdı.
Lider olmak da
kendisine karşı çıkan birini bakan yapacak kadar özgüvene ve hoşgörüye sahip
olmakla izah edilebilir ancak.
Tıpkı Atatürk gibi.
Ve onu sevmeyenlerin
“karın ağrısını” yaşanan olaylar vesilesiyle daha iyi anlıyoruz şimdi!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder