20 Ekim 2013 Pazar

İktidarın “Reşit Galip” öfkesi! / Feyzi Hepşenkal / Milliyet Ege / 20 Ekim 2013


İktidarın “Reşit Galip” öfkesi!

Başbakan yerden yere vuruyor onu. Hatta “çok biliyor” gibi, “ırkçılıkla” suçluyor.
O kim?
Doktor Reşit Galip, iktidarın okullarda okunmasını yasakladığı “andımızın” yazarı.
Başbakan’ın sözcüsü Hüseyin Çelik ise çareyi “Reşit Galip, CHP’liydi” demekte bulmuş aklınca.
Bir kişi CHP’li olunca “suçlu, kötü, işe yaramaz” demek istiyor garip Hüseyin!
Ayıptır be.
Yazıktır be.
Tarihimizi, insanlarımızı böylesine insafsızca harcamayın be!

* * *

Herkes bilsin bir kere.
Reşit Galip 1893 yılında doğmuş, 1934 yılında ölmüş.
Ne yaptığı, kim olduğu bir yana; yaşadığı 41 yılın koşullarını anlamaya, öğrenmeye çalışır önce, birazcık aklı ve vicdanı olan her kişi.
Vay be.
Reşit Galip, CHP’liymiş.
Ne olacaktı yani, 1920’li 30’lu yıllarda AKP’li mi?

* * *

Bu konuda Başbakan’ın veya Hüseyin Çelik’in lafıyla, Reşit Galip hakkında bilgi sahibi olma gafletine düşmeyeceğimize göre; güvenilir bir kaynağa bakıp, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın efsane isimlerinden Kazım Özalp’ın yazdığı “Atatürk’ten Anılar” kitabının 48 ve 49’uncu sayfalarını okuyalım örnekse.
Orada Reşit Galip anlatılıyor bir nebze.
Atatürk’ün sofrasında çıkan bir tartışmada, Atatürk’e kafa tutabilecek cesarette bir adam olduğu yazıyor.
Tartışmanın çıkış sebebi önemli ve ilginç.

* * *

“Sofrada bulunan dönemim Milli Eğitim Bakanı Esat Mehmet (Esat Sagay) ‘kızların kısa etek, kısa çorap ve kısa kollu gömlek giymelerini uygun görmediğini’ belirtti. Bir tamim yayınlayıp daha kapalı giyinmelerini isteyeceğini söyledi.
Bunun üzerine Reşit Galip söz aldı, ‘Yanlış düşünüyorsunuz beyefendi’ dedi:
-       Bu bir geriliktir. Kadınlar eski durumda yasayamazlar.
İnkılâplardan en mühimi, kadınlara verilen haklardır. Başka türlü, Batılılaşmakta olduğumuzu iddia edemeyiz.
(Ha… Reşit Galip’e sövüp, sayanların daha o zaman moderniteyi savunan, bağnazlığa karşı çıkan biri olduğu için, kendisine hınçlandığını anlamak zor değil bu arada!!!)
Sofra gerildi. Gazi, vekilini zor durumda bırakan bu çıkıştan hoşlanmadı.
‘Bu konuyu uzatmayalım. Kısa çorap giyip giymemek çok önemli değildir, sonra tartışırız’ dedi.
Ama Reşit Galip alttan almadı.
’Af buyurunuz Paşam, bu, inkılâp ve zihniyet meselesidir! Müsaade buyurursanız fikrimizi söyleyelim. Hatta daha ileri giderek diyeceğim ki, sizin huzurunuzda bu sofrada inkılâpları zedeleyecek icraattan bahsedilmesi küstahlıktır, hoş görülemez.”

* * *

Ve tartışma, Reşit Galip ile Atatürk’ün restleşmesine kadar gider.
Atatürk ona “sofradan kalmasını” söyler, Reşit Galip ise “Burası sizin değil, milletin sofrasıdır. Milletin işlerini görüşüyoruz. Burada oturmak sizin kadar, benim de hakkımdır” der.
İlginç bir durum yaşanır.
Atatürk ve beraberindekiler kalkar sofradan, Reşit Galip tek başına kalır.
Daha da ilginci, Esat Sagay’dan sonra Reşit Galip, Atatürk tarafından Milli Eğitim Bakanlığı’na atanır.
41 yaşında öldüğünde ise Reşit Galip’in cebinde sadece 5 lira vardır.

* * *

Reşit Galip böyle biriydi şey işte.
Kısaca…
Adam gibi adamdı.
Lider olmak da kendisine karşı çıkan birini bakan yapacak kadar özgüvene ve hoşgörüye sahip olmakla izah edilebilir ancak.
Tıpkı Atatürk gibi.
Ve onu sevmeyenlerin “karın ağrısını” yaşanan olaylar vesilesiyle daha iyi anlıyoruz şimdi!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder