Diyarbakır aklımda, tadı
damağımda
Diyarbakır gezisinde
Vedat Milör ile Mehmet Yaşin de yanımızda olsaydı keşke.
Zira o bölgenin
yemekleri, tüm damakları çatır çutur patlatan nefasette.
Diyarbakır’da gezilip,
görülecek duraklar kadar, ağız tadıyla yemek yenecek de çok yer var.
Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir sabah kahvaltısını Hasan Paşa
Hanı’ndaki bir kahvaltı salonunda düzenlemişti.
Sofraların üzeri
ikramdan geçilmiyordu ama çok yer güneş altındaydı.
Kahvaltıyı pas
geçip, Han’ın avlusuna indim.
Müthiş bir
atmosferde, harika bir çay içtim.
* * *
Öğle yemeğinde bir
grup, resmi programı ekip, Mahmut Özgener’in buradaki dostlarının
kılavuzluğunda yeni açılan “Ciğerim” adlı mekâna gittik.
Servis bir başladı.
. .
Mezeler, lavaşlar
sofradaki yerini aldıktan az sonra ardı arkası kesilmeyen bir şekilde hız
kazandı.
Lahmacun, şişte
ciğer, kaburgalı kuşbaşı kuzu eti, masa boyunda Adana kebap. . .
Görgüsüzlük
yaptığımın farkındayım ama kusura bakmayın.
Hepsi inanılmazdı.
Tam tabiriyle
“çatlayancıya kadar” yedi herkes.
Üzerine de tarifi
imkânsız bir künefe geldi.
Midem hassastır
aslında, bu kadar yemeğe dayanmaz normal koşullarda.
Hayret. Sanki bir
mucize yaşandı.
Midemde ne bir
şişkinlik, ne gaz, ne sıkıntı; hiçbiri olmadı.
* * *
Akşamüzeri, Ofis
Sanat Sokağı’ndaydık.
Trafiğe kapalı,
yolun iki yanında kafelerin sıralandığı bir “yaşam merkezi” burası.
Gençler ağırlıkta.
Her köşede sohbet,
muhabbet gırla.
* * *
Akşam olunca yine
bir davet. . . Osman Baydemir bu kez, Dicle Nehri manzaralı, On Gözlü Köprü
karşısındaki Erdebil Köşkü’nü seçmiş İzmir’den gelen konuklarını ağırlamak
için.
Yani. . .
Tam da, Meclis’te
“saat 10’tan sonra içki yasağı” kabul edilirken; kadehler “barışın şerefine”
kalkıyordu Diyarbakır’da.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder