Nedir bu (*) ?
Em çok vergi
ödeyenlere dair listeleri, birer “gurur tablosu” olarak görürüm.
Her seferinde belki
biraz kıskanır ama daha çok hayranlık ve şükranla isimlerini anarım.
2012 yılına ait en
yüksek gelir vergisi ödeyen ilk 100 kişiye bakınca da aynısını yaptım.
Birinci sıradaki
Semahat Arsel’e, ikinci sıradaki Rahmi Koç’a, üçüncü sıradaki Suna Kıraç’a;
babaları Vehbi Koç’u minnet ve rahmetle yâd ederek, sevgilerimi yolladım.
Fakat bir şey bir
şey var ki, hep takılırım oraya.
Listenin bazıları
sıraları boştur.
(*) diye geçer.
En sonda ise o
işaretin açıklaması yapılır:
“Adının
açıklanmasını istenmeyenler.”
Neden ki?
* * *
İlk (*) bu yılki
listenin Ali Koç ile Aydın Doğan arasındaki sekizinci sırasında.
Sonra. . .
10, 11, 12, 13, 15,
18, 21, 22, 26, 27, 29, 30, 33, 34, 37, 40, 41, 42, 43, 53, 55, 59, 66, 67, 72,
74, 79, 82, 83, 84, 90, 91, 98, 99’uncu sıralar.
Yani.
İlk 100’deki 35 kişi
meçhul.
Neden ki?
Gurur duyacaklarına,
aslanlar gibi isimlerini o listeye yazdıracaklarına, üzerlerine neden perde
çekiyorlar?
Eş, dost, hısım,
akrabaları nasıl olsa zengin olduklarını biliyordur.
“Borç isteyecekler”
diye saklanmalarına gerek yok yani!
Öyleyse neden?
Belki de. . .
“Aslında daha çok
vergi ödemeliydik” diye, utanıp sıkılıyorlardır!
* * *
Takıldığım bir başka
şey ise ilk sırada ödenen 28 milyon 876 bin lira ile 100’üncü sırada ödenen 2
milyon 158 bin lira arasında 10 misliden fazla fark olması.
100 kişi arasında bu
kadar fark olur mu, bilmem ama uzmanlara mutlaka sormalı.
Ve rakamlar
yeterinde büyük mü acaba?
Elma ile armudu
karşılaştırmak istemem ama daha birkaç gün önce tek kalemde 70-80 milyar
liralık bir ihale yapılmışken; 2-3
milyon lira vergi ile ilk 100 kişi arasına girilmesi, tuhaf geliyor bana?
Neyse.
Geçin bunları.
Tek kuruş vergi
ödemeden saltanat süren yığınla insanın yaşadığı bu ülkede, bildiğim tek şey
var.
Ancak ve ancak. . .
Vergilendirilmiş
kazanç kutsaldır.
“Ötekiler” derseniz.
. .
En azından haramdır!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder