Kasırga ya da Aera!
Kemal Anadol
“Kasırga” ya da “Aera!” adlı son romanını anlatırken şöyle diyor:
“Anadolu, Balkanlar
ve Akdeniz’de yüzyıllardır iç içe yaşayan halkların İkinci Dünya Savaşı
cehenneminde savrulup giden hayatları ve ayakta kalmaya çalışan insanların
romanı.”
”Kasırga’da esas olarak anlatılan, Nazi ordularının Yunanistan’ı işgaliyle başlayan süreçte Yunan Kralı İkinci Georgios’un Kahire’de İngiltere’nin himayesinde sürgün hükümeti kurması ve hem Ege Adaları’nda hem de anakara Yunanistanında Yunanistan Komünist Partisi’nin önderliğinde faşizme karşı direnişi.”
”Kasırga’da esas olarak anlatılan, Nazi ordularının Yunanistan’ı işgaliyle başlayan süreçte Yunan Kralı İkinci Georgios’un Kahire’de İngiltere’nin himayesinde sürgün hükümeti kurması ve hem Ege Adaları’nda hem de anakara Yunanistanında Yunanistan Komünist Partisi’nin önderliğinde faşizme karşı direnişi.”
“Kurtuluş Savaşı
biteli daha 20 yıl bile olmamışken, geçmişi unutan, eski hesapları bir yana
bırakan Türk halkının, Hitler’in açlıktan öldürdüğü Yunanlılara Kurtuluş ve
Dumlupınar gemileriyle bin bir güçlükle insani yardım yetiştirmeye çalışmasını
okurken, antifaşist direnişin ve İç Savaş’ın kızgın koşullarında yaşanan bir
aşkın da tanığı oluyorsunuz.”
Ve devam ediyor Kemal
Anadol:
“Kitabımı, bu
cehennemde, faşizme ve emperyalizme karşı yiğitçe direnen Elen halkına ve bu
uğurda can verenlerin aziz anılarına ithaf ediyorum.”
Şu kadarı bilenmeli
ki, o ithafın muhatabı olanlar, tam 300 bin kişi.
1941-42 kışında
hepsi de, açlıktan öldüler.
* * *
Kemal Anadol “Karşı
Yaka Memleket” ve “Büyük Ayrılık” kitaplarında olduğu gibi, bir “Ege romanı”
yazmış yine.
Tamam.
Yunan halkının
direnişi ana tema ama “bizim kıyılar” da eksik olmuyor hiç.
Ya Hâfız Yaşar’ın
“hicazkâr” makamındaki şarkısı ile Kuşadası yansıyor satırlara:
“Bir yâr sevdim
Kuşadalı
Boyu posu edalı
Meğer o da sevdalı
olmuş
Üç beye ayrı ayrı
Birincisi paralı,
ikincisi sevdalı, üçüncüsü belalı”
* * *
Ya “Thasos’a umut
vermişti Foça’da çalışmak. Ama depolar çok yorucuydu. Sabahtan akşama kadar
kürekle mavnalardan tuz atılıyor, bazen çuval dolduruyor, bazen çuval
taşıyordu” diye, Foça. . .
Ya da “Çeşme Davası”
Behçet Necatigil’in şu dizeleri eşliğinde, hatırlanıyor hüzünle:
“Ben uzaklarda
olmalıyım, çok uzaklarda
Acılar unutulduktan
sonra
Dönmeliyim.”
* * *
Dönersek yine başa.
Kemal Anadol nice
kalem erbabından usta bir yazar.
Politikayı artık boş
vermeli bence.
Kendini tümüyle
yazmaya adamalı.
İki yaka arasında
bazen “kasırga” gibi, bazen “imbat” gibi esip; yeni öyküler anlatmalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder