Gammaz komşular aranıyor!
Bekliyorum.
Başbakanın ısrarlı çağrılarına uyarak “beni gammazlayacak biri çıkar mı” diye.
Karanlık bir
pencerenin ardına gizlenmiş, adeta pusuya yatarak düşmanını beklercesine fırsat
kollayan bir ucube; “Bu adam var ya bu adam, tencereye aldı eline vurdu dibine”
der mi acaba?
Gerçi bizim oralarda
böylesine “tıynetsiz” insanlar yaşamaz ama…
Olsun.
Her ihtimale
karşılık bekliyorum.
Aslında ve yalnızca
bizim oralar değil, ülkemin hiçbir köşesinde hiç kimse tencere, tava çaldığı için
komşusunu ihbar etmez.
Bunu “zül” sayar.
Yani, o kadar
alçalmaz.
* * *
Ve insanlar, yüz
yüze bakar.
Bugün komşusunu
“tencerenin dibine vurduğu” için ispiyonlamayı aklından geçiren kişi bilir ki…
Bugünün, yarını da
var.
Hepsi bir yana,
derler ya:
“Komşu, komşunun
külüne muhtaçtır.”
Muhtaç olmak, lafın
gelişi elbet.
Esas olan bir
mahalledeki, bir sokaktaki, bir apartmandaki yardımlaşmadır, dayanışmadır…
Hep var olduğu ve
olacağı gibi!
* * *
Yine de sahada
çalışan gazeteci arkadaşlarımız, özellikle de polis-adliye muhabirleri şu
aralar tetikte olmalı.
Türkiye’den kaç adet
“gammaz, ispiyoncu, muhbir, jurnalci” vatandaş çıktı, çıkacak; bu hesap bir
şekilde tutulmalı.
Başbakanın kışkırtma
çabalarına 77 milyon kişi arasından itibar edeceklerin sayısı eminim çok
sınırlı kalacaktır.
Fakat ille de daha
etkili sonuç almak istiyorsa, başka şeyler yapmak zorunda Başbakan.
İstanbul’dayken Üsküdar
Kısıklı’daki; Ankara’dayken Keçiören’deki evinin çevresinde tencere tava
çalanlar mutlaka olmuştur.
Hadi öyleyse…
Kendisi ihbar etsin
komşularını önce.
Örnek olsun,
peşinden gitmek isteyenlere!
* * *
“Emir kulu” olmak da
bir yere kadar.
Artık lafla peynir
gemisi yürümüyor, üstelik bir grup insanı “promosyona” fena halde
alıştırmışken!
Tamam işte.
Düzenlesin bir
kampanya:
“Tencere tava çalan
komşusunu gammazlayana, tencere tava takımı hediye!”
Belki o zaman…
Harekete geçenler
olur!
Dedim ki…
İzmir'de
tutuklananların sayısı 49.
İstanbul'dan fazla.
İstanbul'dan fazla.
Pardon…
Gezi Parkı İzmir'de miydi yoksa?
Ve bu arada İzmir Valisi'ne tüm saygımla, tekrar soruyorum:
Eli sopalılara ne oldu? Onlar da mı Fas'a kaçtı?
Gezi Parkı İzmir'de miydi yoksa?
Ve bu arada İzmir Valisi'ne tüm saygımla, tekrar soruyorum:
Eli sopalılara ne oldu? Onlar da mı Fas'a kaçtı?
* * *
12 Eylül'de, 28
Şubat'ta faturayı askere kestik, rahat ettik.
Bugün gördük ki,
takunya postalı dövermiş.
* * *
“Yalanın kölesi
değil. Gerçeğin efendisi ol. Biz geziden önce de vardık” diyen Şafak Sezer’e
cevabımdır:
“Gerçek dik durur.
Eğilmez. Bükülmez. Gerçek, neyse odur. Değişmez.”
* * *
Diyanet İşleri
Başkanı "Elimizde görüntüler var" diyor, Başbakan gibi.
Varsa, yayınla.
Ama tehdit eder gibi
konuşma.
Yine Başbakan gibi.
* * *
Sömüren olacağına…
Kemiren ol!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder