Benazir’in pembe şalı
Taliban tarafından
okuldan eve dönerken başından vurulan Malala Yusufzai’ye “umudun sembolü”
diyorlar.
Birleşmiş
Milletler'deki Dünya Gençlik Kurultayı'nda, Pakistan'ın suikasta kurban giden
eski başbakanı Benazir Butto'nun pembe şalını takarak konuşmuş Malala.
Pembe şalı boşuna
takmamış, ona “Dünyanın en cesur kızı” diyorlar ayrıca.
Gerçekten tüylerim
ürperdi.
Malala’nın haberini
okuduğumda, “Doğu’nun Kızı” adlı kitabı da henüz bitirmiştim.
Benazir Butto’nun
yaşamını, verdiği mücadeleyi bilmeyen biri; boşuna “demokrasi ve kahramanlık
nutku” atmasın hiç.
Çünkü Benazir, öyle
sefa sürer gibi üç-beş ay hapis yatmakla “kahraman” olmadı.
Laf ola beri gele
türünden değil, “kefen” onun bedeninden hiç çıkmadı.
Üzerine ne giyerse
giysin, sanki o gün ölecekmiş gibi, içinde hep ruhani bir kefen vardı.
Pakistan gibi zor
bir ülkede “ille de demokrasi” diyen, babasını bir diktatöre kurban veren,
kendisi de başka bir diktatörün emri ile can veren kahraman bir kadındı Benzir
Butto.
* * *
General Ziya-ül Hak
“katıksız” bir diktatördü.
Düzmece bir mahkeme
kurup, seçilmiş bir başbakanı, Zülfikar Ali Butto’yu öldürdü.
Benazir Butto
babasının izinden yürüdü.
O da başbakan oldu
ülkesine.
Bu kez bir başka
diktatör çıktı önüne.
Pervez Müşerref’e
karşı direndi bu kez.
Yıllarca sürgünde
yaşadıktan sonra ülkesine döndü.
Milyonların
oluşturduğu sevgi selinde ilerlerken “beklenen” suikast gerçekleşti 27 Aralık
2007 günü.
* * *
Bereket
“öldürülmeden önce” kitabını bitirmişti.
Ve yazdı…
“Dr. Martin Luther
King’in ‘Hayatımız önemli konularda sessiz kaldığımız gün sona ermeye başlar’
sözü geliyor aklıma. Ben de Allah’a olan inancımla, kendimi halkın ellerine
teslim ediyorum.”
Bunlar Benazir
Butto’nun kitabındaki son sözleriydi.
İlginçtir.
Koca kitapta
dünyadaki pek çok ülke ve siyasinin adı geçiyor ama Türkiye’nın adı sadece bir
kez, babasının kendisine “Mustafa Kemal’in hayatını okumasını tavsiye etmesi”
nedeniyle anılıyor.
Oysa ki… Pakistan
ile Türkiye hani “dost ve kardeş” ülkeydi?
Yoksa Türkiye’nin
“kardeşlik anlayışı” yalnızca “diktatörler ile dostluktan” mı ibaretti?
Özellikle günümüz
Türkiye’sindeki yöneticilerin bu konudaki siciline yakından bakmak gerekli.
Merak etmeyin.
Ona da baktım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder