Şimdi kızıyorum… Kızdım!
Kadir İnanır, “Sayın
Başbakanım çok güzel ses tonunuz var. Bu yumuşak ses tonunuzla devamlı
konuşsanız, bizleri aydınlatsanız çok mutlu oluruz” demiş.
Erdoğan da,
“Buradaki sohbet toplantısında biz bizeyiz. Ama dışarıda topluma konuşmak ayrı.
Sen Kadir İnanır’sın, filmlerindeki rolün ile buradaki durumun aynı mı?” diye
karşılık vermiş.
Erdoğan’ın sözleri…
Resmen bir ikrar.
Alenen bir itiraf.
* * *
Kadir İnanır’ın işi
o.
Rol yapmak.
Poz kesmek.
Adam ekmek parasını
böyle kazanıyor.
Senaryoda “ağla”
yazıyorsa, ağlıyor.
“Gül” yazıyorsa,
gülüyor.
“Kız” yazıyorsa,
kızıyor.
İşi o zira.
Senaryoda yazdığı
gibi, yönetmenin istediği gibi rol yapacak.
Mecbur.
* * *
Size gelince…
Örnekse 2011 genel
seçimlerinin ardından “bilmem kaçıncı balkon konuşmasında” demiştiniz ki:
“Meydanlarda ifade
ettiğimiz gibi sivil, katılımcı, özgürlükçü bir anayasayı hep birlikte
yapacağız. Bu anayasada herkes kendisini bulacak. Doğu kendisini bulacak, batı
kendisini bulacak, kuzey bulacak, güney bulacak. Velhasıl milletim işte bu
benim anayasam diyecek.”
Neydi bu, gerçek mi,
rol mü?
* * *
Yeni anayasa.
Sivil, katılımcı,
özgürlükçü bir anayasa.
Hep birlikte yapılan
bir anayasa.
Herkesin kendini
bulduğu bir anayasa.
Milletin “işte bu
benim anayasam” dediği bir anayasa.
Hani, nerede o
anayasa?
Demek…
Yine “rol
yapmıştınız” balkonda!
* * *
Kadir İnanır ile
aranızda geçen muhabbet var ya, yaşanan olayların aslı da, astarıdır aslında.
Biz bizeyken ayrı…
Toplum
karşısındayken ayrı konuştuğunuzun “ikrar ve itiraf” belgesidir.
Ama bilirim…
“Kıllar ve tüyler” pek
sever rol yapanları.
Alışmışlar film
izlemeye.
Sen yeter ki, acıklı
birkaç cümle söyle.
Ağlamaya başlarlar
hemen.
Hüngür de hüngür!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder