20 Aralık 2013 Cuma

Acı olan ne? / Feyzi Hepşenkal / Milliyet Ege / 20 Aralık 2013


Acı olan ne?

Üç bakan… Üç oğul… Evde çelik kasalar… Deste deste paralar… Babalar ile oğullar arasında (geçtiği iddia edilen) tuhaf konuşmalar.
Ve bir video kaydı.
Hiç kimse bunun aksini iddia edemez.
Yüzde yüz gerçek!
Kürsüde Recep Tayyip Erdoğan var.
Adeta falan değil, resmen haykırıyor:
“Bugüne kadar evladından hırsızlık öğrenen baba görmedim, duymadım. Hırsızlık babadan evlada geçer. Evlattan babaya değil. Dolayısıyla yönetimlerde hırsızlık, yukarıdaki üst yöneticilerden alttaki yöneticilere, oradan da halka yansır.”
Haklı.
Ama haklılığını kanıtlamadıktan sonra, attığı nutuk neye yarar?

* * *

Daha fenası böyle bir çaba harcayacağına dair emare yok.
Yine “komplo” diyor.
Yine “tuzak” diyor.
Yine “çete” diyor.
Laf bunlar.
Çünkü iktidar ile cemaat arasındaki kavga beni hiç ilgilendirmiyor.
Mesele de, soru da şu:
"Hırsızlık, yolsuzluk yapıldı mı?"
Tuhaf olan, söylenen şeylerin hiçbiri bu soruya cevap değil!

* * *

Fakat hem Başbakan, hem yardımcısı, hem de medyadaki uzantıları kararlı.
Onların derdi başka.
Resmen “rüşvet ve yolsuzluk skandalını” ortaya çıkaranların peşine düşeceklerini ilan ediyorlar.
Neymiş…
Büyük operasyon!
Nitekim hemen başladı.
Hızla İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere çok yerde “sakıncalı görülen polis müdürleri” beşer onar görevden alındı.
İlk aşamada şunu yazmıştım Twitter’a:
“Biraz daha zorlasalar ‘Hükümeti devirmeye teşebbüs’ deyip, işi Ergenekon'a bağlayacaklar...”
Ateş bacayı sarınca, söze devam ettim:
“Bugün yarı şaka yazdığım bir konu, sanırım ciddiye binecek ve yeni bir ‘Hükümeti devirmeye teşebbüs’ davası açılıp, o çuvalın içine bürokratlardan dernek- vakıf başkanlarına, iş adamlarından gazetecilere kadar çok kişi konacak.”

* * *

Bu arada Twitter ile Facebook’da yine ve yeni bir dünya rekoru kırıyoruz.
Hele Halk Bankası Genel Müdürü’nün evinde bulunan ayakkabı kutuları, her yeri yıktı, geçti.
Şaka şamata gırla gidiyor.
Onlara geçmeden, canımı acıtan şu iki mesajı okuyun lütfen:
“Gezi'de çocuklar öldüğünde bir tek polise dokunmadılar. Ama kendi çocuklarına dokunulduklarında polisi darmadağın ettiler.”
“Bir bakanın oğlunun gözaltına alındığını basından öğrenmesi, bir ananın oğlunun dövülerek öldürüldüğünü öğrenmesinden daha acıklı değildir.”
Söyleyin…
Yalan mı?


Ah Ayten ah!

Yeni Asır’da birlikte çalıştığımız ve epeydir Ankara’da yaşayan sevgili arkadaşım Mustafa Abadan, bir hınzırlık yapmış:
“Şimdi Halk Bankası'ndan geliyorum... Elimde ayakkabı kutusuyla içeriye girdim, inanın müdüre hanım dahil herkes yerlere yıkıldı gülmekten... Hele bir hamile hanımcağız vardı ona işte üzüldüm, altına kaçırdı gülmekten. Sonra alkışlar eşliğinde Halk Bankası'ndan ayrıldım...”
Benzer tepkiler hızla yayılıyor elbette.
Dün sabah önce, Karşıyaka’daki banka şubesi önüne bırakılan ayakkabı kutularının fotoğrafı paylaşıldı örnekse!
Haliyle merak ettim ben de:
- 4,5 milyon dolar kaç ayakkabı kutusu eder?
Ha. Bir de Bülent Arınç’ın konuşmasındaki şu söz müthiş gürültü kopardı:
“Beş kere beş 25 elde var Ayten.”
Yanılmıştı Bülent Arınç.
Ümit Yaşar'ın “Milyon Kere Ayten” şiirindeki cümlenin doğrusu “İki kere iki dört elde var Ayten” olacaktı ve ben o şiiri bugün Radyo Pause’daki “Konuşmanın Tam Zamanı” programında okuyup, Bülent Arınç'ın kulağını çınlatacağım!



Tek karelik halkın kutusu!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder