16 Nisan 2013 Salı

Ve perde. . . / Feyzi Hepşenkal / 16 Nisan 2013

                                                               Tek karelik Pandora!


Ve perde. . .

Önce “Askeri casusluk davası” diye anılan, sonra adı “Gizli belge ve bilgi bulundurma davası” şekline dönüşen ama neresinden bakarsanız bakın “Ergenekon” ve “Balyoz” davaları kadar “alengirli” bir macera bu.
Bir kere hikâyenin içinde “ajan, çete, seks, tehdit, rüşvet, şantaj, asker, polis, MİT, bürokrat, siyasetçi”; ne ararsanız var.
196 müştekisi, 831 mağduru ve hakkında 2 yıl ile müebbet arasında değişen hapis cezaları istenen 357 sanığı olan davanın bin 937 sayfalık iddianamesinde “akla ziyan” 1001 iddia yer alıyor.
Ve bugün. . .
Bayraklı Adliyesi’nin “özel olarak” hazırlanan Sosyal Tesisler Konferans Salonu'nda bu davanın ilk perdesi açılıyor.

* * *

Hikâyenin “nasıl başladığı” DHA’nın bu yılın ilk günlerinde yaptığı haberde şöyle anlatılmıştı:
“İzmir Emniyet Müdürlüğü’ne bir e-posta hesabından 10 Ağustos 2010 tarihinde gönderilen ihbar mailinde; İzmir’de genç kızları kandırarak zengin kişilere veya üst düzey bürokratlara para karşılığında pazarlayan bir çete olduğu, mensuplarının gözlerine kestirdikleri kızlarla önce arkadaşlık kurarak güvenlerini kazandıkları; daha sonra bir şekilde kızlarla birlikte oldukları, kızların ellerinde seks görüntüleri olduğunu belirterek, bu görüntüleri ailelerine ve internete vermekle tehdit ettikleri belirtildi.”
Anlayacağınız. . .
Yine bir “elektronik posta” marifeti ile başlamış her şey!

* * *

30 Eylül 2010 tarihinde Cumhuriyet Savcısı Zafer Kılınç’ın talimatıyla 30 Eylül 2010 tarihinde belirlenen isimler teknik ve fiziki takibe alınmış.
Anlaşılan iki yıla yakın sürmüş takip.
Çete lideri olduğu iddia edilen Bilgin Özkaynak’ın anlatımıyla, tarih bu kez 9 Mayıs 2012:
“9 Mayıs 2012 günü saat 20:30 sıralarında İstanbul Küçükyalı'daki evime kalabalık bir polis grubu gelerek İzmir'de yürütülen ‘Fuhuş, Şantaj soruşturması’ sebebi ile ifademin alınacağını ve evimin aranacağını söylediler. . .
Savcılığa ifadeye çıktığımda Sapanca'daki yazlığımda muhtelif flaş bellekler ve hard diskler ile beraber askeri gizli belgeler bulunduğu söylendi. Aramaların kanuna uygun olarak yapılmadığını ve flaş bellek ve hard disklerin bana ait olmadığını ifade ettim.”

* * *

Yine bu yılın başında, Zaman Gazetesi’nde yayınlanan bir “derin haber” dikkat çekmişti:
“Askeri casusluk soruşturması kapsamında suç örgütü elebaşısı olduğu iddiasıyla cezaevine gönderilen işadamı Bilgin Özkaynak’ın 2001 yılında da İstanbul’da akaryakıt ve silah kaçakçılığı suçlamasıyla tutuklandığı ortaya çıktı. Bir süre tutuklu kalan ‘Topal Bilgin’ lakaplı Özkaynak, daha sonra serbest bırakıldı. Ardından denizcilik ve yat imalatı işine girdi. Oğlu Demokan Özkaynak (31), 13 Haziran 2010 tarihinde Muğla’nın Fethiye ilçesi Günlük Koyu’nda vurularak öldürüldü. Halikarnas Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Özkaynak, 2008 yılında CHP’den Marmaris belediye başkanlığı için, 12 Haziran seçimlerinde de CHP’nin özürlü kontenjanından İstanbul 1. Bölge milletvekili aday adayı oldu.”
Dedim ya. . .
Hikâyenin içinde ne ararsan var.
Çek, çekebildiğin yere!


Kutudan çıkanlara bak!

Bilgin Özkaynak’ın Sapanca’daki yazlığında ele geçtiği öne sürülen o bellek ve disklerden en ünlüsü “Pandora” adını taşıyordu.
Pandora açıldığında, içinden çıktığı iddia edilen dosyaların her biri ise doğrusu, nice filme ve romana konu olacak denli heyecan vericiydi.
İşte biri:
“- A.K. SGK'da üst düzey bürokrat. Sarışın merakı, farklı cinsel istekleri var. Viagra ve cintopu kullanıyor.
- A.T. İçişleri Bakanlığı Hukuk Müşavirliği'ndeki gözümüz kulağımız. Sapık. Kızlarla beraber olunca imam nikâhı kıyalım diye tutturuyor.
- A.T.V. BDDK'da üst düzey bürokrat. Türkiye'deki bankaların yaptığı gizli raporlamalara ulaşma imkânına sahip. Hem bankaların hem de şirketlerin istenilen finansal bilgilerine bu kişi aracılığıyla ulaşılabilir.
- G.O. MİT'te. Adam Alevi. Karısı istihbaratçıymış. Karısının adı A. akrabaları PKK'lı. Teklif edilirse çalışır. Kayda uygun. Viagra kullanır.”
Acaba hangisi doğru, hangisi eğri?
Eğer sonucu “baştan belli” bir dava değilse bu, mahkeme heyetinin işi gerçekten zor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder