12 Eylül 2013 Perşembe

Kapadım gözlerimi… / Feyzi Hepşenkal / Milliyet Ege / 12 Eylül 2013


Kapadım gözlerimi…

Yazacak çok şey var, var olmasına da, korkuyorum yazmaya.
İçimde kabaran öfkeden korkuyorum.
Satırlara dökülecek sözcüklerin çıkaracağı yangınlardan korkuyorum.
İçimdeki acı dışa vurduğunda, neler olacağını bilememekten korkuyorum.
Hem ruhumu sakinleştirmeye, hem derdimi anlatmaya ihtiyacım var oysa.
En doğrusu yine şarkılara sığınmak galiba. (*)
O şarkılarla üzerimi örtüp, gözlerimi kapamak!

* * *

“Birçok giden
Memnun ki yerinden
Çok seneler geçti, çok seneler geçti
Dönen yok seferinden”

* * *

“Bi lodos lazım şimdi bana bi kürek bi kayık
Zulada birkaç şişe yakut yer-gök kırmızı
Söverim gelmişine geçmişine ayıpsa ayıp
Düşer üstüme akşamdan kalma sabah yıldızı”

* * *

“Her şey boş anlamsız şimdi gözümde
Bin öfke bin nefret her bir sözümde”

* * *

“Dinlemem dinlemem gücüme gidiyor dinlemem
Anlamam anlamam yüreğim acıyor anlamam
Dört yanımı sarmışken ihanet”

* * *

“Şikayetim var cümle yasaktan
Dillerimi hakim bey bağlasan durmaz
Gelsin jandarma polis karakoldan
Fikrim firarda mapusa sığmaz”

* * *

“Vur, vur bu akılsız başı
Duvarlara
Taşlara vur sevabına”

* * *

Ve nihayet…
Ve de elbet:
“Ağladım gözyaşlarım döndü denize
Ben derdimi kimseye söyleyemedim
Kurşunlara gelirken arka mahallede
Düştüm de yerlere bir of demedim.” 

* * *

Anlayana sivrisinek sazsa… Bu şarkılar bile anlamayana azsa… Hâlâ anlamayan varsa…
Sözüm onlara:
Her anınızı, kabir azabıyla yaşayın bundan sonra!
(*) "İnsan zekâsı, çevresinden tiksindiği için sanata ve felsefeye sığınır." Cemil Meriç


Çeşme’deki göz kulak

Her yerde olma şansım yok.
Bereket gözüm, kulağım çok.
Örnekse…
Geçen Cuma akşamı, Çeşme Ildırı’daki balıkçıya, ciplerle ve yanlarındaki korumalarla gelenler… Bir yaz akşamı, Çeşme’de tanık olunmayacak haldeler.
Hepsi koyu renk takım elbiseli, falan.
Gözler özellikle iki kişiyi hemen tanıyor.
Çünkü BDP’nin en tanınmış iki ismi onlar:
Sırrı Sakık ve Hasip Kaplan.
Saat 21’de gelmişler, hararetli bir muhabbet eşliğinde balıklarını yemişler ve 22:30 gibi de gitmişler.
Önce…
Afiyet olsun.
Sonra…
Bazen göz-kulak yetmiyor işte.
Bizzat orada olsaydım keşke.
Selamı çakıp, yanlarına gitseydim ve “Ne olacak bu memleketin hali?” diye sorabilseydim!



İzmir özgürlük ateşiyle yanıyor

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder