Kapadım gözlerimi…
Yazacak çok şey var,
var olmasına da, korkuyorum yazmaya.
İçimde kabaran
öfkeden korkuyorum.
Satırlara dökülecek
sözcüklerin çıkaracağı yangınlardan korkuyorum.
İçimdeki acı dışa
vurduğunda, neler olacağını bilememekten korkuyorum.
Hem ruhumu
sakinleştirmeye, hem derdimi anlatmaya ihtiyacım var oysa.
En doğrusu yine
şarkılara sığınmak galiba. (*)
O şarkılarla üzerimi
örtüp, gözlerimi kapamak!
* * *
“Birçok
giden
Memnun ki yerinden
Çok seneler geçti, çok seneler geçti
Dönen yok seferinden”
Memnun ki yerinden
Çok seneler geçti, çok seneler geçti
Dönen yok seferinden”
* * *
“Bi
lodos lazım şimdi bana bi kürek bi kayık
Zulada birkaç şişe yakut yer-gök kırmızı
Söverim gelmişine geçmişine ayıpsa ayıp
Düşer üstüme akşamdan kalma sabah yıldızı”
Zulada birkaç şişe yakut yer-gök kırmızı
Söverim gelmişine geçmişine ayıpsa ayıp
Düşer üstüme akşamdan kalma sabah yıldızı”
* * *
“Her şey
boş anlamsız şimdi gözümde
Bin öfke bin nefret her bir sözümde”
Bin öfke bin nefret her bir sözümde”
* * *
“Dinlemem
dinlemem gücüme gidiyor dinlemem
Anlamam anlamam yüreğim acıyor anlamam
Dört yanımı sarmışken ihanet”
Anlamam anlamam yüreğim acıyor anlamam
Dört yanımı sarmışken ihanet”
* * *
“Şikayetim var cümle
yasaktan
Dillerimi hakim bey bağlasan durmaz
Gelsin jandarma polis karakoldan
Dillerimi hakim bey bağlasan durmaz
Gelsin jandarma polis karakoldan
Fikrim firarda
mapusa sığmaz”
* * *
“Vur,
vur bu akılsız başı
Duvarlara
Taşlara vur sevabına”
Duvarlara
Taşlara vur sevabına”
* * *
Ve nihayet…
Ve de elbet:
“Ağladım gözyaşlarım
döndü denize
Ben derdimi kimseye söyleyemedim
Kurşunlara gelirken arka mahallede
Düştüm de yerlere bir of demedim.”
Ben derdimi kimseye söyleyemedim
Kurşunlara gelirken arka mahallede
Düştüm de yerlere bir of demedim.”
* * *
Anlayana sivrisinek
sazsa… Bu şarkılar bile anlamayana azsa… Hâlâ anlamayan varsa…
Sözüm onlara:
Her anınızı, kabir
azabıyla yaşayın bundan sonra!
(*) "İnsan zekâsı, çevresinden
tiksindiği için sanata ve felsefeye sığınır." Cemil Meriç
Çeşme’deki göz kulak
Her yerde olma
şansım yok.
Bereket gözüm,
kulağım çok.
Örnekse…
Geçen Cuma akşamı,
Çeşme Ildırı’daki balıkçıya, ciplerle ve yanlarındaki korumalarla gelenler… Bir
yaz akşamı, Çeşme’de tanık olunmayacak haldeler.
Hepsi koyu renk
takım elbiseli, falan.
Gözler özellikle iki
kişiyi hemen tanıyor.
Çünkü BDP’nin en
tanınmış iki ismi onlar:
Sırrı Sakık ve Hasip
Kaplan.
Saat 21’de
gelmişler, hararetli bir muhabbet eşliğinde balıklarını yemişler ve 22:30 gibi
de gitmişler.
Önce…
Afiyet olsun.
Sonra…
Bazen göz-kulak
yetmiyor işte.
Bizzat orada
olsaydım keşke.
Selamı çakıp,
yanlarına gitseydim ve “Ne olacak bu memleketin hali?” diye sorabilseydim!
İzmir özgürlük ateşiyle
yanıyor
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder