Umut tabloları
Karamsar mısınız,
benim gibi.
Günlük yaşamınıza
yönelik müdahalelerden, ülkeyi yönetenlerin azar ve aşağılamalarından,
pervasızca süren kadrolaşmadan, polis devletine doğru gidişten, ekonomik
sıkıntının giderek artmasından, savaş yanlısı bir siyaset güdülmesinden,
Türkiye’nin düşmanlarının çoğalmasından, terörün yeniden başkaldırma
ihtimalinden endişe mi duyuyorsunuz; benim gibi.
“Ne olacak bu
memleketin hali?” sorusuna cevap aramaktan içinize fenalık mı geldi, benim
gibi.
“İktidara gerçek
manada aday ve alternatif bir siyasi parti ne zaman ortaya çıkacak?” arayışı,
sizin de kafanızda dolaşmadık yer bırakmıyor mu, benim gibi.
Sakin olun.
Strese ve hele
paniğe hiç gerek yok.
MetroPOLL Araştırma
Şirketi’nin son “Türkiye Nabzı” araştırmasında iki sonuç var ki…
Onlar aslında birer
umut tablosu.
* * *
31 ilde, toplam 1215
kişi ile gerçekleştirilen araştırmada sormuşlar ahaliye, “Önümüzdeki yerel ve milletvekili
seçimlerinde farklı partilere oy verebilir misiniz?” diye.
Siz de görüyorsunuz
işte.
Yüzde 47 “Evet”
demiş:
“Evet, verebilirim.”
Diğer yanda “Hayır,
vermem” diyenlerin oranı, yüzde 44 sadece.
Dikkat.
“Hayır” diyen, yüzde
44.
Ki onlar geçen
seçime katılan siyasi partilere ve bağımsız adaylara oy vermişler.
AKP’nin aldığı yüzde
49,95 oy da, CHP’nin aldığı yüzde 25,94 oy da, MHP’nin aldığı yüzde 12,98 oy
da, bağımsız adayların yani BDP’nin aldığı yüzde 6,58 oy da; o yüzde 44’ün
içinde.
Bir başka ifade ile…
2011 yılında
aldıkları oyun aslında ancak yarısına sahip bütün partiler.
Ya öteki yarısı?
* * *
Bu sorunun yanıtı
da, ikinci tabloda beliriyor zaten.
Yine sormuşlar:
“Türkiye’de sizin de
oy verebileceğiniz yeni bir partiye ihtiyaç olduğunu düşünüyor musunuz?”
Yüzde 45 “Evet”
demiş.
Yeni bir partiye…
Evet. Evet. Evet.
* * *
Eh o zaman, herkes
aklını başına alsın.
Halkın “yeni bir
parti” beklentisi karşısında, bütün partiler kendilerini yeniden derleyip,
toplasın.
Aksi halde…
Yeni bir parti
“güneş gibi doğacak” tez vakitte.
İşte hayat
Geçen gün şöyle bir
baktım etrafıma.
Ama alıcı gözle.
Ve dinledim.
Fakat dikkatle.
Hava sıcaktı.
Güneş bulutların
arasına bir giriyor, bir çıkıyordu.
Uzaklarda bir yerde
gök gürüldüyordu.
Kuşlar ötüyordu.
Hatta Ağustos’tan
kalan böcekler bile.
Yandaki inşaat ise pata
küte sürüyordu.
Yakın zamana kadar
yaz aylarında “inşaat yasağı” vardı oysa.
İnsanlara birkaç ay
kafayı dinleme fırsatı verilirdi.
Karpuz satanların
bağrışlarına, hurdacı kamyonlarına; inşaata gelip, giden devasa beton dökücü
araçların ve inip, kalkan çekiçlerin, balyozların sesi de karışıyor artık.
Hayat da böyle bir şey zaten.
İçinde acı-tatlı, iyi-kötü her şey var.
Hayat da böyle bir şey zaten.
İçinde acı-tatlı, iyi-kötü her şey var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder